suç taranarak düştü damdan dam dan ve dam dam kanımdaki alyuvarların hor görülebilir yanları kemirgen iştahlı dengeli basmanın dengesizliği pullu dişlerim zıpkın yarına bırakılma hamlesi sinsi söz söylendi kan aktığını unuttu damardan olağan şuursuzluklar insani horlanma hırsımdan gülüp geçtim şakayı bıraktım geçmedi dişlerimin gizli çürüğü surların arkasında sırra kadem basan dişi iskambiller gökte tutunan ebeveyn yıldızların horlama tınısı bilmem kaçıncı padişahın zifaf gecesiyle bir yazgım tahriş olsa ne yazar denizin kenarı semtimizden uzak az rastlanan sarsıntılardan daha vahim bu vaka anlaşılmaması ikimiz için de elzem vakay-ı hayriyeyi anarak ateşi söndüremeyiz yeniçerilik ne vakit hayra yoruldu babam bilmiyor gavursa gavur ne halt yeniyorsa yenilsin kızgınlığım hatta pişkinliğim hiçbirinin günahından kalın değil bu nasıl bir teslis çıkarma adabı dişini yitiren filden biliyor bu hayır işin kılıç keskin -liği yalan söylemek atların kırbaçlanmasından ağır gelmiyor ne güzel sevgilim oluyor kadınlar dikizlerken suratımı tenhalarda
bunlar ne ki illaki kuduz bulunur çöllerde Hammurabi’nin izmaritlerine basıyorum hay hay bay lorca kekemeye sordum seni tırnakların f’den işveli duman ciğerimin caddelerinde omzumda parmak isleri başım onuncu harf kadar dik inceliğinin kadirşinas zahmetiyle ancak belimi doğrultabilirim bu kadarıyla yetinmek soysuz bir kahkahadan fazla gelmeyecek mesafeler gözlerimde kibrit kutusundan ateşli kalbim puta taparcasına şirksel tanınmak için ifşa kadehiyle tenlerimiz tokuşuyor teras memurların elinde aşktan bıkınca ağarıyor saçlarım rayların rutin okşamalarını kıstırmak mesele dille dokunmak başka mevzu taşralayız pazarlığı biliriz biz
yağmurun yağışını nasıl anlatayım arap kızlarına tarih ne güne duruyor düm güm gördüm Kübalı olmanın bedeli kaç pezo kırışmış sorular inancımın gevşekliğini közlüyor Fidel’in askerleri rüyamda hijo de puta amerika bir dil yalnızca bir küfre eşlik ederken kaba sus ve kesin kus sırt çantamda asurcaya çevrilmiş kürtçe şiirler made in turkey az bilinirliğimin döl rövanşında kabahatim bilinçaltımda ilk günahın sakinlik tasvirleri savaşlardan korkmamın sebebini h ile açıklayamam rusların sıcaktan haz almasına bağlayabilirim ancak harbi bir harp tükenmiş neyim kaldıysa içine al vaat edilmiş topraklardan hacimli bekleyişin içimde ters dönmüş ayna kusurlu suratım çemkirmeye yeminli omzumda kalın duvarlar yıllar sonra şehirler meselenin iç karartıcı sonu çarmıh gerildi ölen bir daha öldürüldü
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bazaar Ruski* şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bazaar Ruski* şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
tlc diye bir kanal var. öyle bir tv kanalı işte.sıradan. özgür. ve çok ithal.
hozan Beşir bir şarkı patlatsa diyorum bazen, iskoç filminin en ölgün sahnesinde. ve ya müslüm baba kesse bileklerimi. izlesem böyle kanım akarken. azar azar ölsem mesela. tam boğazıma gelmişken canım hayata dönüş olur muydu peki. sekerat demi tarihin en kutsal savaşının son adıdır. şiiri okurken açık söyleyeyim aklıma ilk Osmanlı geldi. dahası nedendir Abdulhamit geldi. belki daha henüz filmi yapıldığı içindir veya yakın zamanda okuduğum kitap yüzünden hiç bilmiyorum.bir yerde ddvard munch çığlıkları bir yerde shakespeare"ın hamlet"i.ne güzel hayaletlertin bu kadar derin iz bırakması. akılsızlık iyidir belki de. napolyon müthiş bir asker neron olağanüstü bir ateşçi. donkişot inadına koşuyor. değirmenine su taşıyan çoook. aklımızı bozdu kahrolasıca bu sürat.
yanlış hatırlamıyorsam van gogh psikolojik bir sarsıntı geçirmiş ve tabloları satmamıştı. yanlışta hatırlıyor olabilirim ama google babaya gitmeyi sevmiyorum ondan yanlışsa özür diliyorum. müzik dinliyorum ama oda ayrı bir sarsıntı işte.
iskoç filmi diyordum. korkunç bir anıt gibiler. şiiri okurken alakasız aklımda canlandırdım işte.insan kalmak o kadar zor ki yaşamak artık sınırlarımızı zorluyor ne yazık ki.
yeni dünya düzeninde yer almak istemiyorum. bizden sonra ve ondan sonra ve dahası devamında nasıl bir dünya ile kıyamet kopacak merak dahi etmiyorum.
çocuklar ölüyor çünkü. geçenlerde bir haber vardı Suriyeli genç kemanına sarılmış olarak kıyıya vurdu. insanlık yaşamasın. bu bir akıl bozukluğu değil bu bir sadist düşünce değil aklımın olanları algılayıp anlayamamasında sorun var.
ben kötü hissediyorum. yıllar önce heybeli adada bir martıya yardım edemediğim için hala vicdan azabı çekiyorum.
evimin arkasında çocuklar bir kediyi yakıyorlardı bir kaç yıl önce daha suriyeli çocuklar ülkemize gelmemişti. ama savaşın sahnesi gözümün önündeydi ve çığlığım serseri mayın gibi patlamıştı.
yanmış kedi yaşar mı. bazı şeyleri unutmak lazım aslında. yada düşüne düşüne kafayı sıyırıp meczuba dönmek mi gerek bilemiyorum. dağıttım darma duman ettim yorumu hatta. özür.
ve tabi ki Allah"ım kendi aşkıyla divane eylesin inş. bu pazar başka pazar. kölelik hala en revaç meslek. çocukların elleri gül yerine kana bulanmış. ne Muhammed as var ne de mısır"da ki o eski rüya yorumcusu.
dünya alt üst ol diyeceğim lakin yaratıcı kurallarını koymuş. yutkunsam boğazım dokuz düğüm.
en iyisi bir dokuz daha ekleyip bir duaya sığınmak...doksan dokuz kez bismillah.
Bu da bir tarz tabii ki. Korkutucu, ürkütücü hatta zorlama. Anlaşılmamak için özellikle flu olma çabası. Tebrik edemiyorum ne yazık ki. Hiç beğenmedim çünkü. Bu kadar zorlama neden? Dikkat çekmek için mi?
Çok Beğendim…
………………………………………. Saygı ve Selamlar…