Sedef damarlarını kanatacak incelikte değilsin
çoğalt yüzünü
göğe bakarak


Beynimi kurcalıyor bu fırtına
müstakbel bir zamanın şerri içindeyiz
yüzün ki hayatına meftun bir meczup
şu tarif kusurdan bezgin
gülüşünden azat ediyorum atları
atlar atları


Seni tanımak cüretime mani
seni güzel göstermesine katlanabilirim atların
gözlerin hangi rengin meşrebinde
oraya fırlat saçlarını
bir şeylerin şey olmaktan çıktığını varsayalım
şüpheli şeyler
berduşluğuma dizdiğim korsanlıklar
geçti içinden boğazın


İkinci ayın şubat felâketi
rüzgarın sarımtırak kurusu vuruyor kondulara
makamındasın güzelliğin
üzerinde siyahın şive nakışları
gelgelim gözlerin
bazı atların gözleri


Uzakların rötuşları kuzeyin afakında
beklediğin kapılar tıklanmaya haset
tak tak kim o
nehrin kaynağına dalıyor sözlerin
tanıdık bir sinir yüzünde
vay ki sesin bozuyor gölgemi


Baharın soyağacındayız
kadın olmanın şuuru çarpıyor kahkahalarına
ağzımda ısırdığım utangaçlıklar
göz hizamda eski şiirlerin tuhaflığı
yazının icat edilme riski
geçmişten beslenen senet zincirleri
kutsanacak gibi değil azizim
af başka dilin kırıntısı
vazgeçtim isminden harfler çizmeye
zira hain havarisi bendim güzelliğinin
kirpiklerin işlemez kanıma