HATIRALARŞiirin hikayesini görmek için tıklayın 43 yaşındayken 1986 yılında uykusunda hayata gözlerini yuman babam Muhip Erdener SOYDAN’a atfen, saygı ve her daim bitmeyecek olan sevgimle..
Ahhhh babam, sen sağ olsaydın ben hiç bir şey istemezdim, senin canının sağlığından başka. Ahhhh babam, yine eski günlerdeki gibi olsaydı iki göz evimiz, Odada misafirlerimiz yatardı, yer yatağında biz... VMS Fotoğraf : Babam Muhip Erdener SOYDAN, Kazan, Yenimahalle, 1970 Her bir şey bir bir kopuyor hayatımdan, Tesbih tanelerinin yerlere dağılıp kaybolması gibi, Arkadaş, dost bildiklerim, sevdiklerim, Canımı acıta acıta, ciğerimi söke söke, Bir bir gidiyorlar, Başım gövdemden kopuyor mesela, Elim kalemden kopuyor, Hiçbir şey yazmak istemiyorum, Hatta iki kelam söz bile o kadar ağır geliyor ki, Susarken bile yoruluyorum, Kendimden kopuyorum, Dünya bana dar, Başım bile ihanet etti, Kendime kaç beden bol geliyorum, bilmiyorum… Keyifle dinlediğim şarkılar geliyor aklıma, Şen,şakrak,basmadık yer bırakmadığım sokaklar, Cesaret edemeyip de tanışamadığım kızlar, Temiz, saf güzel duygular geliyor aklıma, Parçaları birleştiremiyorum bir türlü, Telif hakları bendeyken, kimler çalmış ki, Kopuyor film burada, Bir türlü ucunu bulamıyorum, Nereye kayboldunuz, Ne vakit sır oldunuz hatıralar? Zaman akmış, her şey değişmiş, Yıllar ne çabuk geçmiş, Zaman mı benim içime girmiş, Ben mi zamanın içine? Bilemedim, cevabı yok bu soruların, Oysa daha dün gibi her şey, Yok, hayır, dünden de yakın, O halde ben neredeyim, Kaç salisede ışınlandım ki geçmişe? Daha dün şurada sarı renkli telefon kulübeleri vardı, Saatlerce aradım, bulamadım, Yanlış adrese mi geldim dedim, Yok, hayır, sokaklar doğru da isimleri değişmiş, Kim dikmiş bu koca koca apartmanları? Her gördüğümde kalbimin titrediği O kız nereye kaybolmuş? Sahi, kaç yaşındadır ki şimdi, Ne yer, ne içer, Yine utangaç utangaç güler mi ki? Kara kara gözleri vardı en son, Omuzlarından beline kadar düşen saçları, Nazlı nazlı yürüyüşü vardı, Hani beni gördüğü vakitler, Mahsusçuktan görmezden gelip, delirten, Dünya güzeli bir kız vardı, Dünya mı dedim, güzellik mi dedim? Evet, evet bir zamanlar vardı, Adını bile unuttum, sahi neydi? Neydi o kızın adı? Yoksa hiç mi yoktu? Bu gördüklerim serap olmalı rüya değilse… Çıldırmamak elde değil, Elde değil dünkü hatıralarım, Dökülmüşler, saçılmışlar, kırılmışlar… Ne vakit kasırga, zelzele gelmiş de, Virane etmiş dar sokakları? İşte şu karşıdan gelen babamın gölgesi, Benim babam, canım babam, Nerelerdeydin bunca yıldır babam! Yıllardır bu sokaklarda, bu mahallede, Hatta Çalıkuşu’nun meyhanesinde seni aradım, Kaçıncı kez el değiştirmiş, Babam dedim, buraya gelirdi, İşte şuradaki masaya otururdu, Seni tanıyan bir Allah’ın kulu çıkmadı karşıma, Şimdi bu herifleri kurşunlamalı mı? Gelip geçtiğin kaldırım taşlarında Yollarda ayak izlerini aradım, Her bir şey silinmiş de, Bir sen silinemezsin babam! Sordum, bilen yok, Kim bilir buralara dökülen kaçıncı asfalt? Ömrüm sana kavuşmakla geçti, İşte, şimdi karşımdasın, şükür kavuşturana… Dikkatlice baktım da yüzüne, Ah babam, ah benim garip babam, Yine yorgun,yine bezginsin, Ekmek davası seni perişan etmiş, Saçlarına aklar dolmuş, Belin neden öyle kamburlaşmış? O alnındaki derin çizgiler de ne? Ya o elindeki bastonun? Neyse boş verelim bu soruları, Haydi evimize gidelim babam, Ah, nasıl da unuttum, Çoluk çocuğa karıştık, Akıl mı kaldı bende babam? Önce elini, yüzünü bir öpeyim, Sarılayım sana sıkı sıkı, Ah babam, seni çok özledim, çok hem de, Sıcacık ellerini, kokunu, ‘’ Oğlum Murad’ım ‘’ diyen sözlerini özledim... Bakma bana öyle üzgün üzgün, Kıyamam babam, bükme boynunu hemen, Hatırlasana babam, bana öğütler veren , Başını daima dik tut diyen sendin, Yalvarırım bakma bana öyle, Bakma saçlarıma, bakma yüzüme, Akan gözyaşlarım, sevincimden, Yanaklarımdan süzülürken ılık ılık, Tenime değmesi, elinin dokunuşlarını hissettirir, Çekme elini babam, doya doya hele bir ağlayayım, Yıllarca senin derin hasretini çeken bendim, Varsın olsun derin çizgiler, Varsın olsun saçıma düşen beyazlar, Sen sağ ol da, Ben senin yerine değil binlerce kez, Milyonlarca kez ölürüm… Ölürüm babam! Ölürüm… Ah canım babam, Her ah deyişimde, benden kaç can kopuyor, Bir tek sen bil babam, Bu sokağa sadece seni görmek için geldim… Her şey bir bir kopsun hayatımdan, Bir sen, yalnızca sen, Düşlerime gel babam, seni çok özledim… Vecdi Murat SOYDAN (Yaşanmamış Aşkların Şairi) 15/04/2017, 02.30, Isparta |