DEĞİNMELERI Cepkenimden sallanan zincirdir Ucunda hep beğenilme arzuları Düstür, akşamdır Dilimde aşkın akşamcı tutkusu Tuğlaların üst üste durmasına mı diyorlar duvar Meyhaneler kurdum içine Her akşam Agop’un yerinde Elimde bir demet gülle Dudaklarımda son öpücüğün hala saklı Ve kalbim patlamak üzere Pimini çekersin diye son ihtimalde İntihar sayarlar belki de Bir geminin olmayan limanlara yaklaşması gibi Üzerimizde eskimeyen bıçkınlığımız Bir ceketimiz bile olmadan meydan okuyoruz Masal anlatır gibi öyle usulca kendiliğinden Soyun üzerinden bütün olmazları Hiç bir aşk cinselliği yadsımaz Birbirimizin terinde çoğalırız (Velakın yirmibirinci yüzyılda olmuyor böyle şeyler Ceketlerin iç ceplerinde tam da kalbin üzerinde Taşınan cüzdanlardan soruluyor bütün ilişkiler Seni kalbime gömdümden kasıt...) Belki de bu kadar açık anlatmamalıyım Bozuluyor büyüsü bütün ayetlerin Kirlenmiş havalarda oksijen oranları Öldürüyor hâla yaşayanları II Yaşamın gerçeği bir dal parçası Kollarım parmaklarım Sonra şu aşağıda akıp giden ırmak Bavuluma topladığım dimağlarım Sus pus yeryüzü On yaşındayım henüz -yaşamın gerçekliği nasıl algılanır o yaşta bilirmisiniz?- Bir daha hiç büyümeyeceğim Sahaya son çıkışım topa son vuruşum On yaşımı oraya bırakacağım -büyüseydim belki de sorardım Diyojen’e ‘tarih tekerrürden mi ibaret?- Dönüşüyor yaşam bir kavgaya Gerçekliği yaratanla Onu yaşayan arasında Eski bir kazağın sokuluyor ilmikleri ‘Yaşamın iler tutar yani kalmadı’ diyor Suyun şişelenip satıldığını gören ilk Paris’li komünar -bu bir yorumdur panosuna şu not düşülüyor: Sosyalistler için Paris Komünü, alevilerin Kerbelası gibidir. Savaşın sonu değil başlangıcı- Yaşamın gerçeği havada uçan kuşla Denizde yüzen balığın arasındaki farkı Hava boşluğu bırakmadan nasıl anlatmalı |