SEN OLMASAYDINŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Şiir ancak zeka diyarlarından, uzun ve üzücü seyahatlerden sonra doğabilir.
Honore de Balzac Yok da, olmaz da, farzı muhal, Kaf Dağı’nın ardındaki sarayda yaşasaydım, Bir elim yağda, bir elim balda olsaydı, Dünya mutfakları masamda, Yok, yok, kuş sütü de var, Yediğim önümde, yemediğim ardımda, Yanımda şiir gibi güzel güzel kızlar, Sıraya dizilmişler, toy toy, boy boy, Aman Allah’ım, düşünmesi bile Ruhuma şimdiden büyük ıstıraplar verdi, Mengenede kalbim öyle bir sıkıştı ki, Hiç bu kadar çok utanmamıştım, Bırakalım onu, bunu, şunu, Hepsini birden yallah! ederdim, Bir tek sana koşardı elim, kolum, ayaklarım… İyi ki varsın, ya doğmasaydın? Kulağıma bozuk plak sesleri gibi gelirdi, Bilmem hangi şuh kadınların kuru lakırdıları, Mide bulandıran tiksindirici yapay cilveleri, Görüntü olsa ne çıkar, ruh olmadıktan sonra, Gerisi hikâye, hepsine yol verirdim, Bir tek sana açılırdı bu fakirhanenin kapısı. Sen olmasaydın, Gökyüzü, karalar, denizler, Hatta uzay boşlukları, Kara delikler gibi çekip yutarlardı beni… Toprak derin uykusundan uyanmış, Mevsim, aylar sonra bahara dönmüş, Tomurcuklar çatlamış, yapraklar bu gün yarın yeşerir, Hepsi iyi, güzel de, sen yoksan, bana ne bunlardan, Benim sığınacak limanım sensin… İyi ki doğdun, ya olmasaydın? Şu an dünya parmaklarımın ucunda, Sen iste yeter ki, emrin olsun, Söyle, tepetaklak mı edeyim, Ayağına mı sereyim cihanı? Bakma bana öyle saf saf, Ne yazıyordu kitapta? ‘’Oku" Sana bir iyi, bir de kötü haberim var, Önce kötüsü, iyiyi herkes söyler, Dört kutsal kitapta da yoksun… Yazılsa da adına şiirler, Yapılmış olsa da serenatlar, Yaşasan da en doyumsuz, en deli dolu aşkları, Hiç birinde de yoksun! Meselâ içinde senin olduğun bir mevsim göster bana, Gökyüzü, ay, yıldızlar, haydi güneşin hatırı kalmasın, Kuşların kanatlarındaki sevdalar, Destansı sevgiler, romantik şiirler, ölümsüz aşklar, Hiçbir şey, sana yakıştırdığım kadar güzel değiller, Vallahi de billahi de, gözümde yok hükmündedirler… Sen olmasaydın, Şiirlerin tadı tuzu olur muydu sanıyorsun? Her vakit mısralarımda yaşıyorsun, Sûra üflenir gibi üflenseydi ruhuma, Sen derdim, canım derdim, Yine sana, bir tek sana yazardım tüm şiirlerimi… Sen olmasaydın, Kimse senin gibi yakamazdı ki canımı, Var olasın, sağ olasın, hep doğasın gönlüme, Vatan topraklarından sürüleceğimi bilsem, En şiddetli yangınlarda öleceğimi bilsem, Sevgini farz bellerdim, adını dua, Yine sana, bir tek sana hicret ederdim… Vecdi Murat SOYDAN (Yaşanmamış Aşkların Şairi) 26/03/2017, 02:12, Isparta farzı muhal : 1-gerçekleşmeyecek bir şeyi olacakmış, gerçekleşecekmiş gibi düşünerek, sayarak, 2-Tutalım ki, sayalım ki, varsayalım ki serenat : 1-Sesli olarak söylenen veya müzik aracılığıyla çalınan serbest biçimli müzik parçası. 2-Geceleyin, açık havada sevgi duyulan biri için bir müzik aracıyla verilen küçük konser. Sûr ve Sûra Üfürüş : Kelime olarak sûr "seslenmek, boru, üflenince ses çıkaran boynuz" anlamlarına gelir. Terim olarak "kıyametin kopuşunu belirtmek ve kıyamet koptuktan sonra bütün insanların mahşer yerinde toplanmak üzere dirilmelerini sağlamak için İsrafil (a.s.) tarafından üfürülecek olan boru"ya sûr denilir. |