YİNE BAHAR GELDİ
YİNE BAHAR GELDİ
Ankara’da hava sisli. Gün ağarırken pencereden dışarıya bakıyorum. Koca koca apartmanların arasında gökyüzünün az da olsa görünen kısmında maviliği de kaybolmuş. Oysa bahar geldi. Sabahın serinliğinde güneş pırıl pırıl, gökyüzü masmavi olmalı. Her baharda gitmek istediğim, bazen de bu isteğimi gerçekleştirdiğim memleketim geliyor aklıma. Güler yüzlü, dost insanı dışında tek güzelliği baharı olan bozkıra özlem duyuyorum. Mevsimlerin en güzeli baharda, bereket fışkıran bu topraklarda, insanlara iş, aş bulması gerekenler, ülkenin barış içinde yaşamasından, kalkınmasından sorumlu yönetenler yine “evetli-hayırlı” bir oyuncak buldular bize. Savaş, terör, ekonomik sıkıntı bitti, tek derdimiz “başkanlık” kaldı sanki. Ankara’da hava sisli. İyisi mi ben gideyim memlekete nisan başında. Seyredeyim bozkırın yeşeren toprağını. Ne yapar emekli? Benim gibi uykuyla arası yoksa uyanır sabahın köründe. “Adım Hıdır, elimden gelen budur.” diyerek içinden gelenleri yazar ak kağıt üstüne. Ak kağıt olmasa da aldım klavyeyi önüme, dizelere döktüm ne gelirse içimden. .......................... Baharda gül Gül baharda ne güzel” Nasıl da güzel anlatır Neşet Usta Gülü de baharı da Bir de vurursa sazın teline Sazın değil Yüreğimin bam telini sızlatır Gülü olmasa da baharda Bozkırın Gelincikler, papatyalar Kırmızı, sarı, kırlarda Çiğdem mi O Üflesen kopacak yaprağıyla boy verir Tarlalarda Tadına doyum olmaz bozkırda baharın Ekinler serilmiş yere Yeşil halı gibi Çiçek nakışlı kilimi andırır Bozkır Ağacı azdır ama güzeldir Bu aylarda Anlatırken baharı Aklıma geldi halk filozofu Nasrettin Hoca Hani o meşhur fıkrası var ya Hoca’ya sormuş yine gevezenin biri “Hocam, ne garip şu insanlar Kış gelir soğuktan, yaz gelir sıcaktan Şikayet edip dururlar” Şöyle bir bakmış bizim Hoca “Be adam, ne anlatırsın sen Bahara bir şey diyen var mı” “Baharda memleketimi özlerim” demiştim Bir şiirimde Ve ben Ve içimde yine memleketime özlem Hele gelsin nisanın ilk günleri Atlayıp arabaya Kendi başıma Görmek için bozkırın yeşilini Duymak için sabah vaktinde poyrazın sesini Düşeceğim yollara Ne zaman düşünsem memleketimi Çocukluğum gelir aklıma Köyümün “köy” olduğu yıllarda Islanırdık Pancar tarlasında Birden bastırırdı kırk ikindiler Kaçacak yer arardık O anda Traktör vagoneti yoksa yanımızda Dönerdik hepimiz sudan çıkmış sıçana Bin dokuz yüz altmışlarda, yetmişlerde Yüz elli hanelik Koca köy dümdüz ovada Bereket fışkırırken toprağında Yaşıyor şimdi köyde Otuz kırk hane Kale duvarı gibi çevrilmiş avlular içindeki Evlerde Yok olmuş batınca bağırtan çakırdikeni Süs, nazarlık değil artık Köy evinin odasında asılı “üzerlik” “YIKIK DUVARLAR KONUŞTU” diye Anlatmıştım Bir yazımda Boş, harabe evleri Köyümün tükenişini Göçse de kente, kasabaya İnsanımız Hep yaşayacak bizde O yıkık duvarlı evlerdeki Anılarımız İşte yine geldi bahar Özlemimde bozkırımın baharda yeşeren toprağı Hoş beş edecek insanı Tarlada üttüğüm firik Boz toprakta Sarı çiçeğiyle fırlamış Çiğdem var Nisanda oradayım yine Gezeceğim Hacıbektaş, Mucur pazarını “Merhaba!” diyeceğim Görürsem eski dostları Muzaffer öğretmenin cennet köşesi bağında Fırından yeni çıkmış sıcak pideyle Tulum peyniri Yiyeceğim Böyle düşüncelerle Anlatırken aklıma gelenleri Bıraktım köyümü bir yana Yurdum geldi aklıma Bir de yurduma gelse bahar Kavgasız, mutlu yaşasa insanlar Dost yaşasak konu komşuyla Aydınlansak Bilimin, aklın ışığında Çalışıp kalkınmak varken Bu bereketli topraklarda Her gün sataşma,dövüş kavga Avutuyorlar bizi “Evet-Hayır”la Gün ola harman ola Sonumuz hayrola ……………………………………………………………. Numan Kurt 7 Mart 2017 |
Şiiriniz gönüllerimize de baharı getirdi.
Sağ olun. Selam ve Saygıyla.