ŞAİRİNİ ARAYAN ŞİİRİN SANCISI
gece hızlı koşuyordu
iki yaşında bir zeytin karası bir çığlık gezerdi sesimin sustuğu nefesimde öpmelere doyamayan nefesinde gariplikler silsilesi bir buluta tutunmustuk bir arzu,bir telaş ve bir ürpeti büyütüyorduk adını Öykü koyacaktık ve öylesine cesur. soluk soluğa durmuştu iki adım ötemde gece ona kovmayı öğretiyordu narası yokeden bir kovmaydı birlikte ölelim diyordu çığlığı ve gözleri istemiyordum yok olmayı haykırmayı son sözleri yetim bırakmak istemiyordum ağlayan şiirlerimi, şiirlerimdi,masalım ve öteki bendi. ruh almaya and içmiş bir azraildi o gece, ’sevmiyorum’ diyordu, ’defol,sen bir hiçsin benim için bitiksin’ diyordu gecenin karnını yırtarcasına. bir hiç ve bir hayal olduğumu biliyordum bir hiç olmanın tadıyla dinliyordum...ağlıyordum bir kederin kısa tarifiydi bütün bunlar hüznün sarhoşluğuna dökülüyordumö öpmeleri kokuyordu sözleri dudaklarımda ıslak fısıltısı ve arzulu yutkunmalar gecenin ortasında dizlerimin önüne yığılırdı. kovarken yutkunuyordu beni son defa kovulmuş bir şairdim artık adresim onun ayak dibi mektuplarım ona gider,içleri düş dolu kovulmuş bir şairdim hiçliğim kırık başlı bir şiirin şarkısını söyler. sövgünün olduğu yerdeyim, elimde öpmeleri ve gözlerindeki son karelerim uçsuz bucaksızlığı taşımayacak cesaretlerim ve çelimsiz naralarım. biterken sözleri buğulu vururdu kalbi şairini arayan bir siir ölmek istiyordu sanki. hayalin geçeğe sığınmış sancısı işte şiir küçülen bir heves ve yitirmişse herşeyini hayat sırtını dönüp gitmektir son nefes. Zeki Nurçin |
selamlar