ESKİ ZAMAN HARMONİSİ
çirkin bir geceydi
ve sabaha doğru çekip gitti parlamayı unutmuştu yıldızlar. aklın kabadayısı geziniyordu çay içtiğim balkonda birden kendimi nasıl vurduğumu anımsadım yokluğunda. bana bir soru sor diyecektim yanıtı soru gibi ağır olsun diyecektim gece gibi çirkin ve karanlık, güneş gibi ateşini sarkıtmış olsun diyecektim, üç boyutunu çizdirecektim ne yaptığını bilmeyen ressamlara. olmadı ve bir bayat zaman harmonisi azıttı eksenimde dönen ay bakışlı sızıları, biliyor muydun olmayan şey, bir tek bakışlarının içimde kırıldığını içimdeki gölgene amelelik yaptığın zaman? rutin bir haberin şamaroğlana dönmüş evrensel ikizi gibi. bana bir soru sor, şöyle ucsuz bucaksız ve köşegen biraz, azıcık korkak içinde kaybolunan bir göçe benzesin, tanımayayım bağıran sesimi ve seni. insan okyanusuna dökülen nehir gibi olsun öyle kabadayı serencamına tanık olayım senden emir alan rüzgarın izleri eski zaman harmonisi olan günahın. ’meyvalarin doğması için bütün çiçekler solar’ dediginde Goethe ne düşünmüş bilmiyorum, sorularını bir insan yutar gibi yutuyorum. beleğimde his avına çıkan seni anılarımın geniş labaratuvarlarında eski zaman harmonisi ve sesin hikayesi olan dibi boşluk dolu yalnızlığın tadi ekşimeyi unutmuş bir meyvanın serüvenine mitoloji diyelim. öylesine çirkin bir geceydi sabaha dogru çekip gittiginde gündüz Zülkarneyn’in önünde heybetli yürürdü. Zeki Nurçin |
şöyle ucsuz bucaksız ve köşegen biraz,
azıcık korkak
içinde kaybolunan bir göçe benzesin,
tanımayayım bağıran sesimi
ve seni.
HARIKA SIIRININ ICIN YOLCULUK YAPTIM SIMEYRAYI ARADI GÖZLERIM;ICINDEN BU DIZELERI ALDIM;
GÜZEL DOSTUN MUHTESEM SIIRLERINI YENIDEN OKUMA MUTLULUGUNA ERISTIM;DAHA NICE GÜZEL KALEMLERE GÜZEL DOST;SEVGILERIMLE: