Ne haber
Ne haber?
Ya Rabbi, bahtımızın güneşinden ne haber? Sefahat girdabına battıkça batılıyor. Uzakta mı, yakın mı? O kutlu vakti seher, Aydınlığı beklerken zindana çatılıyor. Gündüz geceye dönmüş, sarhoş olmuş ayıklar, Başı dönen yeryüzü, gök kubbe çatılıyor. Kimileri uyurken rüyasında sayıklar, Kimileri hayali, rüzgâra kapılıyor. Sen yerine ilahi, illa ilahım diye, Silahlara, paraya, varlığa tapılıyor. Gerçek şahit ararken, şaibeli sevgiye, Cümle dinler dışında, mabetler yapılıyor. Anayasal söylemli, sosyal hukuk devleti, Dünyanın her yerinde ucuza satılıyor. Vicdanlara dayatıp, hayır ile eveti, Her siyaset kendine, irade tapuluyor. Eylemcinin eylemleri, çelişirken sözünde, Ekseni laçkalaşmış, merkezden kaçılıyor. Ya Rab senden korkmayan, her kim varsa özünde, Vaatlerle süslenmiş, pisliği saçılıyor. Görkemli bahçelerde, güller koku vermiyor, Bülbüller suspus olmuş, kargalar şakılıyor. Saygımı katledenler, kaygımı gidermiyor, Aklım fikrim ermese, irfanım takılıyor. Tökezlerken ey Rabbim, yüce dağlar aşarken, Ülküsüz insanlara, türküler yakılıyor. Alçaktan çok alçakta, çukurlarda yaşarken, Yaralı şu halime, tepeden bakılıyor. 01.03.2017…Mustafa Yaralı |