HüzünNe kadar ağırsın hüsran gözlerimin ceninde ki acılar gibi yurdumun yükselen bayrağındaki kızıl yalnızlık ceplerimi ilk bakışlarında saklarkan avuçlarımı yakıyordum ısınması için kaderim neylersin yıkılışın adındaki yağmalarımı adına uyaklamak redifi kaçmış ağrılardan sararan yıldırımları ufkuna taşınıp taşınıp yorgun adımlarla yollarında ölmek istemek,bir martıyı kanadından tutup bende uçmalıyım senin gibi demek yaşlanan gözlerindeki yaşları silip tekrar ağlatmak küçük bir yüreği avuçlarında ömrümü taşırdın ki ömür bileylenirdi gözlerinin kızıl kahverengisinde ölürdüm kanım karışırdı beyaz tenine uçurumlar özgürü bir failin uykusuz gecelerinin katili olurdu gözlerin, gözlerin ki onlara ağır bir vuslattan satırlanıyorum yollarım ikindi yağmurlarını yatsılara mesken tutuyor gündüzün başlangıcı gecenin ağırlığını çoktan tetikliyor bile Muhal kirpiklerinde sanki annem, annem ölümün surlarında geziyor hüznü ağır basıyor yürek kırgınlıklara yalnız bakıyor yaşsız gözlerindesin annemin, annem sonunda ağlıyor, ve annen seni uçurumlarımdan alıyor ’teşekkür ediyorum ona’ Yağmalayıp hüzünleri bozgunluklarda yıkılan şehrime kaçırıyorum ağıtlarımı bir gözyaşı ölümü tetiklerken vurgun yiyoruz kara kıştan Ankara yine soğukluğunu esirgemiyor ve birden bir ayaz bütün yalnızlıklarımı daha bir karamsar yaşatıyor Uykunda ölen bir gece vakti hüznü eşref saatlerinde uyutuyor uyumayan şair nice şairler görmüş insanların beynindeki tek soru bu şairin uyku vakitleri niye hep çıkmaza varıyor? |
Selam ve saygılarımla