10
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
1803
Okunma
Saatlerin ortasında ayna
reyyan hüzünlerin gerisi
ellerimde büyüyen harflerden bozma,
bozma şair ellerinde uyutup acıları
yüreğinde dağlıyor kahırları
ki ölüm nedir ki?
gözü kara gökyüzü pek
yürüyor sokaklar boyu sallanarak
esrik yalanların koynunda
uykusunu yalanlarda kahrolmuş aşka perde yapıyor
gökyüzü harf harf sustuysa
küstürmeyelim yağmurları
bulut olsan ki
okyanus yağmur seni yetmez anlatmaya mürekkep olsa
yağan yağmurlardan gerisin geriye kaçarken
ilhamlar bekliyor kapıda
dur şair ellerinde mırıldanan müzikler çalıyor!
hiç şiir olamadıysa hayatımız
gerçekçi kahkaha tufanlarındandır...
...
Yüreğini avucumda tutmak isterdim
boğazımda sevda iniltileri
avuntumda yürüyen
sonra tökezleyip geçmişime küsen harfler
şairin olamadım
gözlerinden yutkunup acıyı
gökyüzümde kendimden öteye gidemedim
Baban çıktı karşıma
arşında sevda ikindilerim
yüzlerine bakamayan sözcük öbeğim
ve dilim tutuldu aşka
utandı harflerim
geliyorum,
senden ötesi görülmeyen reyyan hüzünlerle
geliyorum,
Ankara soğukluğuyla karşılıyor özlemleri
sana gri kentin en can alıcı göğünden sesleniyorum
duy beni sevdaların karanlık,
gündüzleriyse griye çalan yorgun şehrin küçük kızı
bakışlarındaki vakurluğu
hiç aşık olamayışlarına mı borçluyuz?
Baban düşürürken beni Yusuf kuyusuna
içimde intihar uçurumlarıyla yaşıyordum zaten
ölüm kuyu köşelerine saklanmışsa
düştüm oradan ayrılan aydınlığa
karanlık gri hüzünlerle karşıladı beni
ben Mecnun’un ölü hali
uykumda ölüyüm ben
dokunma
yaşamak yitirirken beyhude hüzünleri
salgılanan acılar içimin kaygısında
uykumda ölüyüm ben
her gün bir ömür yalnızlığını taşıyorum adına
cennetteki tuğba ağacının dalında
intihar girişimleri boşuna...
5.0
100% (22)