0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1539
Okunma
Sen gittikten sonra
söküp attım zehirlenmiş ciğerimi
kör leşi kesilmiş bedenimde
öldüm,yaşadım sandım
gittiğinden beri
karanlık bir sokakta yaşamımı sürdürdüm
doğan güneşim olmadı hiç
batanları sayarsak eğer
yüzüme hiç güneş doğmadı
günde iki defa batışını izledim gidişinin
saçlarının rengini gök aldı
ama kıskançlığından tıpkısının aynısını yapamadı
kara şair!
en iyi o çizerdi saçlarını ölmeseydi...
sen oradaydın tebessüm ediyordun
ilkbaharın ilk tebessümüydü
yaşıyorum zannediyordum
bana yaşamak öğretiliyordu iki dudağının arasından
sevmek hiç görmeyen birisine siyahı anlatmaktı
buna rağmen seviyordun
başka biri hecelerime karışırken
parmağında bir yol vardı
avuç içlerimi kanatan bir öpüşün doğurduğu yol
gidişini çizmek hiç bu kadar kanlı olamazdı
kalbimin pompaladığı kanları meçhule ram ediyordun
hoşgelmiş bir yaşamı tadarken ben
sen gidişini çiziyordun gözlerimdeki damarların kanlarıyla
kör olmak yalnızca siyahı görmek miydi sence?
yazıyordum
yaşamak için
ve yazdıkça daha güzel bir ölümü sergiliyordum
kokunu içen bir bebek yüzlü
çirkinliğime atıfta bulunarak
varlığımdan habersizce
gidişini aldım
onunla en isabetli acıları yaşamak için
yaşadım sandım
ve sen doğurganlığını bir kez daha avuttun yüzüme karşı
tüm avuntularından sağ salim bir kız doğurdun
ismini masal koydun
ömrüm devam etmedi
ben yine yaşadım sandım
5.0
100% (4)