EN KAYIP VE EN YORGUN ÖZNE...
İçsel beyitlerimi ötekileştiriyorum:
Dokunamadığım kalplerin hüznü bulaştı sebepsiz, Dolduruşa gelen isyanlarda kaybolmuşluğun ıstırabı; Yine yankısız seyri ömrün, Boyutsuz ruhu bilinmezin gölgesine sığındığım, Dudak payı yalnızlığımın En dokunaklı suresi Yine Hakk nazarında hüzne delalet Yorgun telaşlarımdan arda kalan o huzme. Damsız bir hüzün, Densiz bir kelam, Demli bir mizaç; Yine aşkın neferi bir gönülde Beyit beyit kaçırdığım yad ellerden, Surelerde en dokunaklı bilinmez yine Sadece O’nun nezdinde muteber bir gölge, Evrenin hepten teğet geçtiği Varlığın nüansı yine kayıp yine mütereddit Bir sıfatta saklı olsa da Ben her nasılsa saklı tutamadığım yorgun bir serzeniş, Atıfta bulunduğum bizzat kayıp nefsim. Boyutsuzum ezelden, Sarmalında ömrün doyamadığım hüzün teranesi; Yine var olmayı dileyip de, Ölümü payidar kıldığım ansızın Ve berrak yüreğin tortusu mu çöktü yoksa benliğine? Demelerle geçti ömür be gönül gözüm, Üstelik en arsız tayfasıyım sevgi denen tezahürde Artık hangi zerreye denk düştümse Hele ki ebedi istirahatıma yorgan döşek yığdığım Onca kelamı da görünce, Ölmeyi diliyorum sadece, Ölüp de kavuşacağımı Yaradan’ın siluetine vakıf olası Bir rahmanda, Koşulsuz bir sevda masalında, Belki de en kayıp ve en yorgun özne. Dirliğin temennisi saklı bu beyitte, görmez misin Gönül gözüm? Sevdikçe evreni, Ayrı düştükçe benlikten, Kayıtsız şartsız şerh düştüğüm onca şiirden arda kalan Üç beş muğlâk imge tedirginliğindeyim belki de: Maruzat bildiğimden çok öte Sıtması yüreğin, Yine ve yine titrek bir izlekte Sakındığım o kayıp terennüm İz etmişken yorgun ve kayıp bellekte. |
Saygılarımla