Ben ve yalnızlıkÖlümü uykuma taşımayı dilerdim boğazım da sonsuzluk nameleriyle ciğerlerime dolan Rabbin eceli göğsümde naralar atan acılarla yaşam,elimi dilimden kopartıp kurtulmayı sevdalarin buruk şerrinden Yıkılıp yıkılıp yine sana doğmak yerine ölümü uykuma taşıyıp diğer tarafta acıyla değilde sedefle yağan yağmur seslerini içime çekerek ve yığarak içimi ilk defa zehirsiz zehirsiz yaşamayı dilerdim. Ki ölüm bir yaşama hali midir? Hiç sordun mu yalnızlığa ellerinde neşterler taşırken vücudundan dökülen yaşları ilk defa kan yaşlarını izlerken süzülürken nehirde uzayan sular gibi o sularda aşkı arar gibi Yunus gibi Mevlana’nın Şems’e duyduğu güven gibi sende ölümden bekler miydin sahici güvenleri? Uykunda ölmeyi diler miydin habersizce? Bir cuma gecesi altmış birine girmeden ve taşırken altmış bire kadar koca bir ömrü yük değil midir yaşamak? Bu acı geçmiyor ... ölümü dilerdim gecelerden korkup kaçan kuşlar gibi onların uçtuğu göklerde seni arar gibi acı geçecekse daha büyük bir güvenle ölüm gelmeli yağmurdan korkan dünyaya şimşek ve yıldırımların hayrında geceye saklanan insan yığıntılarıyla yaşamak istemiyorsam ve sevmiyorsam güneşi gece uykuma gir sevgili gibi eskiyecek sevgili ... Ki ölüm gibi bir gece vakti uykumda sensizliğin yaşayan hali ağır aksak yürüdüğüm yolların kollarında uyuyamadığım gecelerde yıkılışımın adına baş harfinden alıntı yapar gibi sararıp ağaçtan kopan yapraklar gibi eskidin yalnızlığımda sensizlikte uyuyamayıp annemin gözlerine sarılıp adını haykıramamak gibi ’Kurtulamadık işte senden Ben ve yalnızlığım gibi’ Gidiyorsunuz ellerin ellerimden kopartıp adını ellerinde yaşama şerefine nail olan hedefe hedef kitledi beni hüzne koparttı papatyayı dalından kokmaz artık kendi kokun dalınsız(şairsiz) sürsen kokuları sahte! sen yapmacık olacaksın onun şiirsiz gözlerinde. Kuyular adında korkuyor içim, öyle bir bedenle yan bensizlikte bensizliğin lügatını sürdüğün harfler nerede sevgili? Eskiye eskiye adından kaçtık ki adın yabancı bir bedene diz çöker olmuş, Hatıralar da yalancısın şimdi, şimdi söyle, söyle şimdi eski sevgilin uzaklığı yâr edinmiş mi rüyalara? Korkak iki kelimeye tutsak yeni bir aşk mazisi yıldı yıldan yıla yeni yakarışlarım uykularımdan uyandırdı beni koptu bütün saatler ... şiir zamansızlığıdır ömrüm uykumda ölme ki ölüm senin için yeni bir kabustan öteye gidemez! kavuşmak için gittiysen eğer ve en çok sevmediysen bensizliği bıkıp şiirlerimden şiirsizliğe uçan kuşlar gibi Ki kuşlar en çok şiiri severler(sana yazdık,ben ve şair olmadığımı düşünen ben) yeni şairin hangi şiirde uyutacak seni? uykunu kime çaldırdın diye yakaracak onun saatleri sen sen diye kızacak yeni doğduğun yıllar bana gözlerin şairsiz yaşama nasıl bakacak ki? Gidiyor o ve elleri yaşam yeni umutları sakladı eskilere eskiye geri dönemedi Yunus Emre gibi Mevlana ile Şems gibi Mahlasım saçlarına taktığım o güzel lakab (saçlarını rüzgara satan kız)’a yenildi yeni kimse yalnızlığı istemedi eskimsin şimdi. Ben ve yalnızlığım gibi Seni alan bir beden ne kadar meşakatli? ve şefkatli elleri dar. Uykumu gündüzlere saklamasaydın geceleri hiçbir zaman değeriyle yaşayamazdım ben ve yalnızlığım gibi berbat bir bedbahtlıktan açıyorum işte sana ellerimi tabi gelmez ellerin tabi gelemezsiniz. Senin aksini taşıyor diye bütün yalnızlıkları öldürdüm ortada sende öldün çünkü yalnızlığımın içi öptüğün avuç içimdi düşman olamadık bu yüzden belli değil mi gittiğinden yazdığım onca şiir gibi başkasıyla yalnızlığını sömürdüysen hoşgeldin doğuma! Yeniden doğduysan ve konuştuysan seni yeniden doğurduğunu sandığınla bir kere doğanlar ikinciyi göremedi aşk gibi ki aşkın ilki bende durdu sadece ve değiştiremedi hiçbir sevgili. Ölmeliyim bir uyku vaktinde hiçbir şey anlamadan kimse görmeden nefessiz nidalarda nişanlanmalıyım ölümün adıyla gerçek adımı bilemediğin adımla Yalnızlığımla... |