ZAMANE SAATLERİ
Yürürüm içinde zamanın
yuvarlanıp giderken önümde Dünya sevabına şarkılar söylerken kaldırımda santor çalan kulağı küpeli gençler, Ortadoğu ezgisiyle yazı-tura atar gibi fırlatırım avuçumdaki bozukluğu önlerindeki çantaya Koşarım içinde zamanın mülteci kampındaki çocuğun hikayesi yakar içimi dışıma ağlarken, içime akar gözyaşım kaç kez önüme düşer başım yine de kaldırırım arsızca Bombalar yağar ötelerde silah tüccarları kazandığı kanlı paralarını sayarken saatler ha bir saat ileri, ha bir saat geri alınsa ne fark eder vurulur Ortadoğuda her gün minareler saatler ve insanlar birer birer Dururum içinde zamanın haramileri bey olmuş diyarda ayağından baş aşağı asılmış insanlar boyunlarında boş yaftalara suçunun yazılacağı günü bekler Kaybolurum içinde zamanın benden önce erir okyanuslarda buzullar tersine uçar göçmen kuşlar Nil’den zemheri ayazında ısınır ellerim üşürüm Ağustos’un sıcağında ayaklarım benden geri ben onlardan ileri tutamadım hayata dair verdiğim vaatleri geçip gitti ömrüm, neylersin! sebebi göçüm ah zamane saatleri… 02 Kasım 2016 Yüksel Erentürk YILMAZ |
Gönlü güzel insan...
kalemine sağlık