AYYAŞŞiirin hikayesini görmek için tıklayın ’’Şiir aklı yani şuuru atmaz. Gayesi alt şuuru üste çıkarmak, sonra sihirli bir dönüşle şuuru alt şuura mal etmektir. ’’ Pierre Mille
Nüfus kayıtlarında iki parçalı bir isim, Var mıyım yok muyum, Dolu muyum, yağmur muyum belli değil, Arada kalmış piçim desem, Ağır gelecek cüsseme, beni ezecek… Boş gezenin boş kalfasıyım desem, Sormazlar mı, bu ayyaş adamın ustası kim? Ağzıma bir gıdım ekmek koymadan, Büyüğünden buz gibi şişe kaptım mı, Ver elini yüksek dağların zirveleri, O an dost oluruz kadehle, o an sırdaş, Ben anlatırım, o can kulağıyla dinler, O suskundur, ben saatlerce aynı baskıyı, Bilmem kaçıncı defa bıkmadan anlatırım, Çok da utangaçtır, çakmak çaksam erir… Dağlar serin olmasaydı, Abdest suyuna dönerdi, içilmezdi zıkkım… Ağzı olsaydı da konuşsaydı, Amma çene yapmışım, kanıma girmiş, Dilimi bir ısırdım ki, uyuşmuş beynim, Ah ulan vefasız rakı, Bana döneklik yapmayacaktın… Elimde içki kadehleri, biri dolar, biri boşalır, Şişenin dibine vurdukça, ses dağlarda yankılanır, Ah anam! derim, ah anam! Bir kulağımın arkası kalmıştı, tecavüze uğramadık, Onu da bu gece yarısı kendi ellerimle, Telli duvaklı gelin ettim elin piçine, Ar damarı kopmuş namussuzun… İçimden galiz küfürler geçeceği sırada, Tam basıyorken kalayı, takatim yetmedi, Dur dedim dur, inecek var, Bu kahpe dünya bana göre değil, Can dayanmaz acı çekmelere, Başımı alıp kuytu yerlere götürmeli, Sık dedim sık, sık kafana, boşalt ondörtlüğü, Dur dedim dur, canın sinede yük, Ele düğün bayram, Sık dedim sık, sık dişini, keyif almaya bak… Baktım, şeytan zevkin en yüksek doruklarında, Kulağıma dürtükleyince dayanamadım, Alınacak bu öç, kısasa kısas, Yatırdım yere, bağladım ellerini arkadan, Çırılçıplak soydum, Sonra keyifle, Sonra keyifle bir güzel, Burada noktayı koyup, açtım polise telefonu, Alıp götürdüler ırzı kırık dölü… Şerefinize içiyorum hanımlar, beyler, Öcünüz alınmıştır, sıradaki şeytanlar gelsin… En son ihtiyaç molasındayken uyuyakalmışım, Yahu dedim bu sapıklık işi de nereden çıkmış, Neredeyim ben, bu gece nerede kalmışım, Mukayyet olamamışım kendime, Her tarafım yaramaz bebekler gibi ıslanmış, Bir el attım ki iç cebime, Soluk resmi ellerimde buğulanmış, Sahi, gözleri ne de çok hazan kokuyor, Canım benim ya, ağzını yesem üç öğün doyarım... Bilmiyorum, aradan kaç saat geçmiş, O esnada bir açtım ki gözümün birini, Dünya mı başımda dönüyor, Ben miyim dönen, Sevgili mi dönme dolaptaki? Beyaz bir at çıkageldi ansızın, İkimizi oraya kim bindirmiş? Az buçuk ayılır gibi oldum, Bakayım derken resmine, Başımı yumuşacık göğsüne koymuşum, Hiçbir ana kucağı, bu kadar rahat değildir, Ve hiçbir koltuk, bu denli konforlu yapılmamıştır… Neyse, ben geleyim durum vaziyet planına, Krokiyi ellerimle çizdim, Hatta haritadan mesafe ölçümü yaptım, Resmini de çizerdim de, Boya kalemlerim evde kalmış, Öpmüş müydüm yanağından, Sıra gelmiş miydi dudağına, Hafızamı elimle yokladım, Bende bir şey kalmamış... Sevişme mevzusuna hiç girmeyeyim, Ayıp olur, na mahrem... Ondan sonra bende film koptu tabi, Olduğum yere iki seksen sızmışım... Sabah mıydı vakit, doğmuş muydu güneş, Hatırlayamadım, tıkırtıya uyandım, Bir kedi yavrusu karşımda kuyruk sallarken, Zevkten olacak dedim, bir başka miyavlıyordu.. Çişini de üzerime yapmış olmalı ki, Leş gibi kokmazdı üstüm başım… O an, kendimden tiksindim, Sen neredeydin, göremedim, Boş adamın başka ne işi olur, Dağın zirveleri meskeni olur, Muhtemelen seni düşledim geceden sabaha... Bir elim diğerinde kalmazdı kilitli... Vecdi Murat SOYDAN (Yaşanmamış Aşkların Şairi) 07-08 Ekim 2016, Isparta Ayyaş : Çok içki içen, içkiye düşkün, içici. Gıdım :Küçük bir parça, bir miktar. Galiz: Kaba, çirkin, terbiye ve nezaket ölçüleri dışında, edebe aykırı. |