Pencere
kaldığım yerin rüyası uzun sürdü
ayıldıkça gerçek sandım bu rüyayı ara sıra bulutlarla yola koyuldum çabuk uyandım kendimden aynı oyunla oyalanırken arkama baktığımda göğe köklerini salan ağaca yalvarmaya başladım sonbahar gelip yapraklarını dökünce kapımıza öykümüze güldüm olmamış bir meyveyi yedik beraber karıştı ağzımız mayhoş patikalara bazen uyandırıp kendimi öldürüyordum seninle yıllar yılı toprağa karışıp daha da arındım bana dua edenleri korkutup kaçırdım kendimden masmavi denizin dibine düşen ağırlığı araladığımda gördüm ki çengel ağrısıyla avutuyordum balıkların kalbini eski yaralarımı dikmeleri için mevsimlerden zaman istedim pencereyi açtığımda iki duvarın arasına sıkışmış varlığımı savuşturup dışarıdaki hayata kavuşmak istedim televizyonlar uzak ülkelerin sokaklarından haberler edip odanın içine dolunca kapattım balkonun kapısını tenimle yüzgöz sevgililerin parmaklarında kadeh derinleştikçe daha da sarhoş yaklaşıyordum olanlara gül kokladım göğsünün ortasındaki aydınlıktan gak dedi kargalar bu meseleye birdenbire düşürüverdim ağzındaki pencereye. |
Sıcacık şiir.