Tutsak Bir Çocuğum Ben
nasıl bir acı var yüreğimde
nasıl bir özlemektir bu kan kusan bir yara kadar soğuk ve damarlarımda gezen kan kadar sıcak sanki bedenimin her zerresini dolaşıyor yokluğun sanki karış karış canıma batıyor yalnızlığım ve adım adım seni düşünüyorum sana tutsak bir çocuğum ben yokluğuna müebbet almışım ve milyon kere özlüyorum seni milyon kere gözlerinin içinde kayboluyorum gülüşüne tutsak kalmışım bedenim soğuk bir koğuş kadar acımasız ateş gibi yanıyorum sonra sonra ateş gibi kavruluyorum oysa ne çok gökyüzünü ve seni özlemiştim hüzünlü bir gece dar ağacına kimliğimi astım yamalı ceketimin kol düğmelerinde adın yazılı hangi gecenin zifirisinde kaldın hangi kör kuyunun karanlığında yokluğunun küf kokusunda boğuluyorum gülüşlerini izlemek isterdim çocukluğumdan kalan bir alışkanlığım gibi ama bu aralar üstüm başım tütün kokuyor sana sarılamam ki uzaktan sevebilirim sadece biliyorum denizin mavisini anlatamam sana biliyorum kuşların özgürlüğünü de anlatamam ama biliyorum ki seni yüreğimin en derinlerinde kıyıya vurmuş bir özlemin ateşi gibi seviyorum küller nereye savrulursa savrulsun sana tutsak bir çocuğum ben güneşin doğuşunu hiç düşünmedim hiç yakamozların denize sevdasını da düşler kurmadım, düşlerde de yaşamadım yada fırtınanın şiddeti nasıldır diye hiç düşünmedim hepsini yokluğunda bir bir yaşadım ben seninle bir şehri yürümek isterken demir kapıların küf kokan seslerini dinledim sana tutsak bir çocuğum ben hadi gel özgürlüğüm ol ibrahim dalkılıç 04/10/2016 01:45 izmir |