ölü bir serçenin yasını tutar gibi
beni dar ağacına astılar, bu hayat serüveninde
beni kör kuyulara attılar, bu aşk çıkmazında yine kalktım ayağa, yine doğruldum ve yine sevdim, hiç sevilmediğimi bildiğim bir gece karanlıktım, ay ışığını söndürmüştü bir yaranın kabuğunu kaldırır gibi kanıyordum ve biliyordum ki aşk yaralanmaktır oysa ne çok yara almıştım hiç aşkla tanışmadan soğuktum, üşüyordum ve titriyordum korkaktım, ürkek ve sessizdim gidiyordum bu şehirden ama gittiğim her yol attığım her adım karanlıktı hep bir çıkmazda, hep bir ayrılığın son durağındaydım ne gelen bir tren sesi nede limana yanaşan vapur sesi vardı titreyen ellerimle yüzümdeki buzullara dokunuyordum kuş seslerine sarılıyordum, kuşlar uzak duruyordu benden gök yüzüne elimi uzatıyordum, şimşekler engel oluyordu bana her şey her yer yasaklanmıştı, ben bilmiyordum yasaklı sokaklarda gezdiğimi canım sızlıyordu, dişlerimi sıkıyordum uzaktan sarılıyordum kendime, bir çocuğa bir çocuk sesine sarılır gibi ve özlemek bir bıçak gibi batıyordu boğazıma soluksuz, nefessiz kalıyordum yine ayağa kalkıyordum, yine doğruluyordum ve yine sevmeye devam ediyordum yine özlüyordum, ölü bir serçenin yasını tutar gibi ibrahim dalkılıç 27/09/2016 22:30 izmir |