Yokluğun yanık kokusugiyotin rüzgar keserken gecenin tenini büyür sırtında hüzün kamburu ansızın kuşatır karanlıklar yüreğin eksenini kentin kapısını çalarken ayrılığın hoyrat elleri savrulur tuzlu sularda isli etekleri yalnızlığın soluğu üşütür ürpertir sarışın bir yaprağa döner rengi… sunturlu tokadını savurup rehin bırakırken acıları hayat kim duyar hıçkırığını özlemin dudağın kenarına kıvrılan keder suyun aynasından bakan yüz kimin kudurup deniz kıyıları acımasızca kırbaçlarken dalgalar yağmura engel olamaz sundurmalar kabuksuz yaralar tuza teslim… bu boranda bu fırtınada sürükleniyor sığınaksız martı çorak iklimlere kızılötesi iz bırakırken zaman tan yerine sıçrıyor kan yokluğunun yanık kokusu düşerken kristal küreye boyun büken düşlerin acılı bakışı düşüyor şiirlere… AA |
daha diyeyim sevgili şairem
sevgiler......