Bir Düzenbazın Serüvenleri
I.
Belli ki şu cambazdan icazet alıyordu Her işten sıvışmayı meziyet sanıyordu. Mevsimler değişse de bahaneleri hazır Harmana kar yağarken, devleti kınıyordu. Platonik sevdalar erkenden yıpratmıştı Üslubunu düzeltip, dişlerini yaptırdı. İşveli gavur kızı, çizgisinden saptırdı Afili hayallerin peşinde koşuyordu. Ceviz altı parkında, her akşam buluşurdu Gözlerine bakarak, dizlerinde uyurdu. Boynunu liralarla, dövizlerle doldurdu. Savuştu kayıp semte, karda iz bırakmadan. II. Neyse ki asayişten ekipler rastlamıştı Yavuklusu firari, çuvala sarılmıştı. İrtifada zeplinden, harabelere düşmüş Hurdacılar inşaat enkazı sanıyordu. İmamın nazarında, cinler çarpmış gafili Dini bütün olanlar, okuyup, üflemeli. Tabipler itinayla alçıya almış şefi Mezarını kazanlar, mevtayı bekliyordu. Ölümün kıyısında, kuş sütüyle beslendi Kırk dikiş, dokuz ayda, biraz kendine geldi. Başucunda civarın muhannet figürleri Kimi kolundan tutmuş, kimisi koltuğundan. III. Kısa, öz geçmişini poşetlere yazdılar Renkli posterleriyle her tarafta astılar. Farlı frekansların ayarı verilse de Ahali dramatik tiyatro sanıyordu. Rivayet ki şu velet, eşkıyayı batırmış Ganimeti, haracı, tahsiline yatırmış Gavurun mektebini iftiharla bitirmiş. Zinhar şüphe edilmez, ilminden, irfanından. IV. Nihayet ’’muhterem zat, mikrofona üfledi: ’’Müjde aziz dostlarım, kurduk ofisimizi. Okuyup, mühürledik, icraat listemizi. El ele kalkacağız, onca yükün altından. Taş mektep kapanmışsa, fakülte açılacak Yediden yetmiş beşe, kayıtlar yapılacak Ehil kurnazlar değil, uzmanlar yetişecek Hesabı sorulacak, HES’i çıkaranlardan. Muhtelif yöntemlerle, kredi bulacağız Çaylara, derelere barajlar kuracağız. Allı-pullu levrekler dolduracak ağları Bereket fışkıracak, bu kadim topraklardan.’’ V: Soysuzlar işitmez mi vicdanının sesini? Haram ile, hileyle, doldurmuş heybesini. Karanlık bir gecede, kaybettirmiş izini Kim bilir nerde koşar, şeytanın arkasından. Ömer Çelik |