Bin Yıllık SaadetBin yıllık bir saadet, bir manalı bakışın Kalbime ılık ılık, su misali akışın Bilsen nasıl şen şakrak, içimdeki çocuklar Sanırsın kanat kanat, el çırpıp uçacaklar Bilsen ne bahtiyarlık, senin hırsızın olmak Kalbinin haramisi, en ince sızın olmak Bırakmamacasına, sarılmak nefesine, Kokuna, gülüşüne, bakışına, sesine Kucaklamak sevgini, tek nefesini duymak Sığınmak mabedine şefkatinde uyumak Yüzündeki güneşe, gözlerindeki aya Saatlerce bıkmadan, vurulmak doya doya Bir kelebek misali, gül yanağına konmak Gamzenin deltasına bir buseyle dokunmak Ve içmek kana kana çocuksu gülüşünü Ve beklemek, yüzüme koşarak gelişini Öyle güzel ki bilsen, sevdan ile kavrulmak Saçının rüzgârında tane tane savrulmak Dağılmak dört bir yana, çarparak duvarlara Ateş tuğlalarının göğsüne vura vura Sen benim ırmağımsın, denizimsin, dağımsın, Rengarenk, desen desen, çiçek çiçek bağımsın Gökyüzümsün, koynunda yıldızları saklayan, Zifir karanlıkları şefkatiyle aklayan Bahtımın şen talihi, alnımdaki yazımsın Sen benim ilkbaharım, yanık tenli yazımsın Bin yıllık bir saadet, bir sevdalı bakışın Kalbimi usul usul, alev alev yakışın. S.U. Serkan Uçar 17. 07. 2016 |