23
Yorum
50
Beğeni
5,0
Puan
3203
Okunma

"ondört şubat çığlığım"
....
ahhh baba
kırgın mısın bana yoksa
uzun zamandır düşlerimin kırık penceresinden uzanıp
saçlarımı okşadığın yok
oysa ne çok severdin bahar kokusunu
ne çok
ahhh baba
o kahrolası yoğun bakım ünitesinde
öyle bir bırakıp gittin ki beni
yerle bir oldu yeryüzüm, gökyüzüm
isyan çıkardı içimin mutluluk kuşları
şimdi evsiz, barksız, kimsesiz kimliğimle çırpınan
en ağır cüzzamlı hastayım artık
düşün baba
nefti gözlerimin sabrı bile çürüdü
çürüdü diyorum sana baba
ç ü r ü d ü
ahhh baba
çatıya delice yuva yapan o güvercinler de yok
yok baba buraların sensiz tadı, tuzu
gittin gideli pembe güller de küstü
birlikte çay içip kahkaha attığımız çardak da
gölde oynaşan sarı-kırmızı balıklar
evlerine erzak taşıyan karıncalar da
ahhh baba
gözlerimin güneşi sen miştin meğerse
ömrüm geceye dönünce anladım
ayaklarımın yörüngesi sen miştin meğerse
arşınladığım yollar kâhıra boyanınca anladım
ahhh baba
her şafakta âyet âyet coşan sesini
şefkât saçan kır gözlerinin ninnisini
nasırlı avuçiçlerinin rahmetini
kokunu diyorum baba
k o k u n u
içime çeke çeke uyumayı özledim
ahhh baba
inanmazsın belki bana
kapı ziline basıp basıp kaçan
o şımarık çocuk da kayıp
ondört şubattan beri
habire ilân verip duruyorum
ama nâfile
elinde bir mezar dolusu toprakla öldü diyorlar baba
-ben hâlâ inan(a)mıyorum-
Nagi Han
"dilsiz acımın hıçkırdığı saatler’den"
5.0
100% (41)