Nisan gülü
Ölmeyi becerememiş
nisan gülü gibi zamansız çabalarında, Zavallı ürkek ve mazlum, Dizelerin arasına düşmüş ekmek kırıntıları, günahlara açılan pencere misali anlamsız solfejlerin tekrarı gibiydi günler . tüm romanlar karanlığın hediyesiydi o na Gündelik ölümlerden iki üç saat önce okurdu şarkısını münevver fırtına ,edepsiz yalar geminin truvasını Bir fahişe inlerken ambarda, sandal zevkin doruklarına ulaşır denizin üstünde, tüm yakamozlar tanık olmamışlarsa şerefsizim diye söylenirdi a-bı hayat suyunu yudumlarken adam.. O incisini kaybetmiş midyevari şekillerinde açılıp kapandıkça, bir yanı, mendili işlerdi umutlarında bütün çocuklar ise büyümeyi hayal ederdi o nun koynunda. Bir nisan gülüydü haziran kumsalına vuran, Vakti ne eksikti ne de tamam Kimbilir ne suretler tanımıştı isimlerde, kaç gece sıcak kalmıştı bedeni O giderken anlamıştık Omuzuna hiç değmemiş tanrının eli.. |