HASBİHAL_5Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Sabah işine gitmek için yola çıkan Harun Efendi sessiz usulca boş boş kaldırımlarda yürümektedir. Bazen bir kedi geçer ya da bir toz bulutu yağız at gibi havalanır kaldırımlardan. Esrarlı duran kaldırımlar onu çok duygulandırır. Gölgelerin göz bebeği ona bir şey ifade etmek ister ama o durmadan yürür ….
Birden kenarda oturmuş bir çocuk görür. Yırtık pırtık pantolonu dizleri yara bere, kahverengi gözlerinde mahzun bakışlar...O mahzun bakışların altında koca bir yürek olduğunu görür. Usulca yanına giderek birkaç kelam etmek ister. Hallerinden bellidir çocuk Suriyeli bir mültecidir. Şefkatle saçlarını okşar. Harun Efendi sorar çocuk cevap verir. Haydi okuyun bakalım ne sormuş ne cevap almış… Peki sonu ne olmuş ? (Mülteci ile) Adam Sordu ? Gündüz Güneş’in nemini buğulu gözle süzerken, Gözler mahzun, yürek temiz, bir çocuk gördüm gezerken, Neredensin diye sormadım belli halinden mülteci. Dedim bize bir dürüm yap, acılı olsun köfteci. Aldık ayranla köfteyi, geçtik oturduk baş başa, İman oldu mu yürekler kilitlenirmiş taş taşa. Aynen bizde öyle olduk, iman dolu yüreklerle, Medeniyetin şevkine çek sandalı küreklerle. "Bak evlat dinlerim seni anlatmak istersen" dedim. O anlatırken vallahi kendi tırnağımı yedim! Çocuk Anlattı... Tarumar oldu bağımız, ne gül kaldı ne tomurcuk, Ne kaldı ki hangisini anlatsın sana bu çocuk ? İlk bombalar düştüğünde beş yaşındaydım ben henüz, Sorsan sana ne anlatır? Buruşmuş ağlayan bir yüz. Kalbin zarı yırtılınca Korkuyla dolan göz ağlar. Tıkasam kulaklarımı karanlık gözümü bağlar. Yurttan sürüldüm fark etmez sürülsek bile fizana, Kaç yaprak düşer bir bilsen her sonbaharda hazana. Kartopu gibi dürüldük, yuvarlanıp düştük damdan, Oynayan arkadaşımın biri Halep biri Şam’dan. Yorganımız ipek, rüzgâr tüy, yastığımızsa taştan, Minarede ezan susar gövdeler kopunca baştan. Utansın Müslümanları haçlılara güldürenler, Allahüekber diyorlar bir birini öldürenler! Geceleri kalkar, yürür, bu gördüğün mülteciler. Kaderin çözemediği bir kördüğüm mülteciler. Öksürme! Öksürüğünden bak ödü patlayabilir, Gökten bomba düştü sanır üstüne atlayabilir. ------------- --------------------- Adam Cevap verdi. Sen bu yaşta bombaların altında seyre durdun da, El saltanat sürerken sen yetim kaldın öz yurdunda. Sofrayı kurdular sana, çorbaya ölümü bandın, Sen bombalar atılırken çiçekler düştü mü sandın? Adam susar; yüreğine acılı bir ok saplanmış, Akrep kuyruğundan zehir sol tarafına toplanmış. Öğlen Güneş mızrap gibi dikilince üstümüze, Dua dua su istedik Yaradan’dan testimize. Benim günahım suçum mu diyor yüreği enginden, Bakacak yüzüm kalmadı utandım kendi kendimden. Gördüğümüz bu insanlık bu cemiyet artık beşer, Bakamazsın yıldızlara bombalar hep gece düşer. Ölsem bir damla düşürmem hilkatimin yaprağından. Beşer hâlâ habersiz mi? Kovulduğu toprağından. Artık derin uykusundan, Müslüman uyanmalıdır. Nida ile yer ve gökler, tekbirle boyanmalıdır... HARUN YILDIRIM ---------- ---------------- ---------’ Bir baksana: Gökler uyanık, yer uyanıktır; Dünyâ uyanıkken uyumak maskaralıktır... MEHMET AKİF ERSOY Harun Yıldırım |
saygılarįmla