HÜZÜN BEKÇİLERİ...
Tırsak zamanlar ant içen,
Onlarca hüzün ki darbe bilen bir miladın İç döküntüsü. Gönülsüz bir kelam ki anlık bir telaş iken Peyda olan bir mayıs gecesi Ve düş karası izleklerde nöbet tutan Hüzün bekçileri, Aşka delalet bir sancı miladın kalbinde, En demli serzenişi o ahenksiz tezahürden Adım adım uzağa kayan. Tırabzanı gönlün, halesi gizli sakilce, Hanidir pür-telaş bir mabedin suresi Sesli bir mihraktan yansıyıp da Boydan boya sürdüğüm… Minvalini ömrün gölgelerken Hele ki zuhur eden bir zarafet iken yalnızlık… En asil düş, bir düşüşü teğet geçen; Hatta bir redif, henüz adı konmamış bir şiirin çetelesi Yoksa bir mabet mi gök kubbede süzülen? Tokat gibi aslı astarı olmayan O tezahürü demli tahakkümlerde sır yüklü Yine de peyda olan bir izdüşümü Hele ki gidenin ardından Rast geldiğim bir büyü… Olmazın oluru o nüktedan fısıltı; Duyup duymamak arasında kararsız kalmak mı Yoksa zedeleyen birincil darbe, Susmalardan ibaretiz belki de Ve keşkelerini gömemediğimiz Belki de… Olmalı mı devamı şu gömüt iken Haznemde en ölü ve en diri o sünepe imge? En iyisi çekip gitmeli, desem bile, Gidip gelmelerle geçmedi mi ömür? Sondan çok önce bir miladı yâd etmedim mi de, Her yeni güne sarılırken sıkı sıkı, Yine de belli belirsiz bir tebessüm oynaşırken Görünmez bir hüznün esaretinde. |
Gidip gelmelerle geçmedi mi ömür?
Sondan çok önce bir miladı yâd etmedim mi de,
Her yeni güne sarılırken sıkı sıkı,
Yine de belli belirsiz bir tebessüm oynaşırken
Görünmez bir hüznün esaretinde.
gönül kaleminize sağlık hocam sevgiler saygılar