Der ya Mevlana!Kimisi çok hoş gelir sefa gelir hoş bulur Kimisi çatmak için gelir evi boş bulur! Evdeki misafire kaş çatmak nahoş olur Biz böyle öğrenmedik elvermez sızlar özüm Yoksa yakıp yıkandan esirgemezdim sözüm Korkarım benliğime kapılıp da taşmaktan Bilmiyorsam karayı ayrıştırmayı aktan Kaçınmak düsturumuz; kalp kırıp, hadd aşmaktan Çeşit çeşit insanlar uğrar gönül haneme Kiminde hoş muhabbet kimi vurur sineme Şeref verir elbette misafirliği bilen Benliğinden kapıda silkelenip de gelen Gözümdeki çapağı şefkatle silebilen Hal hatır gözeteni taç ederim başıma Hatırdan bilmeyeni katmam gönül aşıma Kalp diye taşıdığı daha sertse kayadan Anlamaz ne söylesen habersizse hayadan Üstünlük taslayanlar zaten değil mi; nadan? Uysalız belki lakin kendinden habersize Gerekliyse! Haddini uyarlarız da söze Gördüm ki yine çıktın dinlemeyip sözümden Beğenmedim halini, gönül; düştün gözümden Dermanını mı; kestin, hal çekildi dizimden? Ey gönlüm unuttun mu; ne söylemiştim sana? ’Edebi edepsizden öğrendim’ der Mevlana. 12 Mayıs 2016 Perşembe |