TİKAmacım üzüm yemek değil dövmekti bağcıyı Bağa varınca ortalıkta göremedim bağcıyı Duydum ki; geleceğimi duyunca kaçmış Fizan’a Hâlbuki sorun yoktu adam gibi gelseydi hizaya Bağcı olmayınca başladım üzümleri yemeye Derken biri çıkageldi elinde değnekle Dedi; sen kimsin, ne arıyorsun burada? Çık git hemen başımı sokma belaya Anladım ki, bağcıların bekçisiymiş Bağcı giderken ona tembihlemiş Bağcı yoksa bekçiyi döveyim dedim Suratına bir güzel yumruğu indirdim Derdest ettiler beni hemen yaka paça Söz ettiler biraz, yasalardan parça parça Hani dedim, bağcılarda olsa sizin dedikleriniz Biz hiç böyle şeyler eder miyiz? Özürler dileyip pişmanlıkla çıktım dışarıya Dışarıda karşılaştım köftehor bağcıyla Allah ne verdiyse yapıştırdım suratına Bana mısın demedi, baktı sırıtırcasına Derhal derdest ettiler beni tekrar Hakkımda okundu yüzüme karar “Bağcıları dövmek yasaktır üzüm yemek serbest” “Şaşırmış bu adam götürün zindana derdest” Dört duvar içinden şimdi yazarım Dört duvarımdaki nazarlara bakarım Ben sen o, biz siz onlar hep duvar Hizaya getirir bizi aklımıza koyduğumuz yasalar İnsan olacağız derken, olduk robotik, mobotik Çağdaşlık, mağdaşlık derken, olduk pragmatik Arzularımız, hayallerimiz peşinde otomatik İstedikleri zaman düğmemize basarlar “tik” 05.04.2016 – İzmir El Garip |