ÇOCUKÇA RENKLER....
Yüzerce baştan çıkarıcı renkler soluyor
Gözlerinde ürkek bir kırgınlık Başımı alıp gitmek uzaklara Gözümden düşüp giden hayâllerden alaşığı Kahvemi yudumluyorum balkonda Bu gün pazar evdeyim Balkonda masam yaslanmışım Bir yandan tütün tüttürüyorum Hava güzel yazdan kalma Bütün çocuklar dışarda parkta Çiçekler gibi giyinmişler Eridi dağların karı bu gün biraz daha Büklüm büklüm gün Yolumuzu şaşırttan bir tutku Boyacının sandığında Cilalanmış güneş Kimbilebilir Kimler anlatabilir Yaşamadan hayatın tadını mutluluğunu Hafifçe bir rüzğar dokunuyor Çam ağaçlarını patlamaya yüz tutmuş ıhlamurları Parmaklarıyla yeşil çimenler çıkmış Duvar diplerinde basamakların kenarlarında Bacalar tütmez oldu Doğal gazla ısıtırken evini ocağını millet Yine de neden kirli böyesine dünya Bizde çocuktuk bir zamanlar Hüzünlü ayva ağaçları vardı Bahçemizde sarı sarı Kırpıp kırpık küçültdüğümüz anılarda kaldı Ballı babaların pembe çiçekleri Koparıp emerdik ağzımızda kaldı Bir tadımlık şeker tadı Köylerde çocuk parkları yoktu Salıncaklar kurulu değildi yeni model tahtıvalli kay kaylar Şehirlerde gözümüze çalınan çay bahçeleri Başka bir dünyadaymışım gibi bir hissi Nasıl yerleştirilirdi süsleyen hayâlleri Köyde bütün boş arsalar Mahallearaları bizimdi Arsaların kenarlarında arsız pisipisi otları ısırgan otları Kel papatyalar kaplardı her yanı Daha o zamanlar öğrenmiştik Papatyalardan başımıza taçlar yapmayı Saklambaç oynardık Kaydırak herkesin birer lastik olurdu Mutlaka ablasından kalan Dokkuz kiremit Çelik çomak İstop Yakan topu beş taş Nasıl geçerdi günler Bilmezdik hiç yorgunluğu Akşam ezânında dağılırdı bütün çocuklar evlere Elimiz yüzümüz ayağımız toz toprak Suç işlemiş gibi süklüm püklüm girerdik Avlu kapısından içeri Annemizin ablamızın kardeşlerimizin ispiyonlamasından korkardık en çok Hani akşamlara kadar sokaklarda sürttü demesinden Belki de Halbu ki iş olmayınca annelerimizde Otururdu mahallearalarında ki kapı önlerinde Yanlarına varsak kovalardı gidin biraz daha oynayın derlerdi Anlamazdık Hiç! Eve gidiince neden haşlarlardı bizi Hırpalanmış ezik güvensiz Şaşkınlık içinde bilinçsiz Duvarları saran hanımelleri mis gibi kokardı bahçeler Merdiven ayaklarında karanfiller Pencere önlerinde sardunyalar Renklerin solup solup yeniden dirildiği bahçeler Gün gibi akşam gibi Geçip giden çocukça gönül koymaların Silerdi annemizin bir gülüşü; Babamızın saçımızı okşaması Nasıl da geliverirdi kendimize güvenimiz.. Nurten Ak Aygen 28.02.2016 |
gözlerimde ağlamaklı bir gülüs
yüreğimde bitmeyen gülümseme
heyacanlar dolasır gündüzlerimde
kücük hayemlerimde
hoyratça kocaman özgürlük
bir kırık arabamla
her yere giderim
yollar bitine kadar
kalan sağ düsüncelerim
gün ufak gelir yıllarsa geleceğe dair
vermem ellere kızarım küserim
her gün bayramdır benim cılgın düsümcelerim
çocuğum ben hala ne aşk derim nede aş
kipriklerim kadardır zamansız uykusuzluğum
bir cantada silgi kokusu bir ömürde bitiremem cocukluğumu
severek okudum duygular o nanki cocuk yası.....yüreğinize sağlık kalem yüreğiniz incilmesin.....
osman yalnızarıkan tarafından 4/22/2016 11:31:36 AM zamanında düzenlenmiştir.