15
Yorum
34
Beğeni
5,0
Puan
1280
Okunma
Yüzerce baştan çıkarıcı renkler soluyor
Gözlerinde ürkek bir kırgınlık
Başımı alıp gitmek uzaklara
Gözümden düşüp giden hayâllerden alaşığı
Kahvemi yudumluyorum balkonda
Bu gün pazar evdeyim
Balkonda masam yaslanmışım
Bir yandan tütün tüttürüyorum
Hava güzel yazdan kalma
Bütün çocuklar dışarda parkta
Çiçekler gibi giyinmişler
Eridi dağların karı bu gün biraz daha
Büklüm büklüm gün
Yolumuzu şaşırttan bir tutku
Boyacının sandığında
Cilalanmış güneş
Kimbilebilir
Kimler anlatabilir
Yaşamadan hayatın tadını mutluluğunu
Hafifçe bir rüzğar dokunuyor
Çam ağaçlarını patlamaya yüz tutmuş ıhlamurları
Parmaklarıyla yeşil çimenler çıkmış
Duvar diplerinde basamakların kenarlarında
Bacalar tütmez oldu
Doğal gazla ısıtırken evini ocağını millet
Yine de neden kirli böyesine dünya
Bizde çocuktuk bir zamanlar
Hüzünlü ayva ağaçları vardı
Bahçemizde sarı sarı
Kırpıp kırpık küçültdüğümüz anılarda kaldı
Ballı babaların pembe çiçekleri
Koparıp emerdik ağzımızda kaldı
Bir tadımlık şeker tadı
Köylerde çocuk parkları yoktu
Salıncaklar kurulu değildi yeni model
tahtıvalli kay kaylar
Şehirlerde gözümüze çalınan çay bahçeleri
Başka bir dünyadaymışım gibi bir hissi
Nasıl yerleştirilirdi süsleyen hayâlleri
Köyde bütün boş arsalar
Mahallearaları bizimdi
Arsaların kenarlarında arsız pisipisi otları ısırgan otları
Kel papatyalar kaplardı her yanı
Daha o zamanlar öğrenmiştik
Papatyalardan başımıza taçlar yapmayı
Saklambaç oynardık
Kaydırak herkesin birer lastik olurdu
Mutlaka ablasından kalan
Dokkuz kiremit
Çelik çomak
İstop
Yakan topu beş taş
Nasıl geçerdi günler
Bilmezdik hiç yorgunluğu
Akşam ezânında dağılırdı bütün çocuklar evlere
Elimiz yüzümüz ayağımız toz toprak
Suç işlemiş gibi süklüm püklüm girerdik
Avlu kapısından içeri
Annemizin ablamızın kardeşlerimizin
ispiyonlamasından korkardık en çok
Hani akşamlara kadar sokaklarda sürttü demesinden
Belki de
Halbu ki iş olmayınca annelerimizde
Otururdu mahallearalarında ki kapı önlerinde
Yanlarına varsak kovalardı gidin biraz daha oynayın derlerdi
Anlamazdık
Hiç!
Eve gidiince neden haşlarlardı bizi
Hırpalanmış ezik güvensiz
Şaşkınlık içinde bilinçsiz
Duvarları saran hanımelleri mis gibi kokardı bahçeler
Merdiven ayaklarında karanfiller
Pencere önlerinde sardunyalar
Renklerin solup solup yeniden dirildiği bahçeler
Gün gibi akşam gibi
Geçip giden çocukça gönül koymaların
Silerdi annemizin bir gülüşü;
Babamızın saçımızı okşaması
Nasıl da geliverirdi kendimize güvenimiz..
Nurten Ak Aygen
28.02.2016
5.0
100% (28)