- 550 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SİZCE HAYAT DEDİKLERİ BİR SATRANÇ OYUNUMUDUR
Sizce hayat dedikleri bir satranç oyunumudur ki, önümüze hep iki tercih sunuluyor, ya birilerine hamle yapmamız, yada birilerinin hamlesine karşı savunmaya geçmemiz isteniyor, ya savunma stratejimiz yoksa, karşımızdakinin hamleleri karşısında ezilme sonucuna katlanmamız mı gerekir, neden üçüncü bir şık yok neden hamlelerimizi birbirlerimizi mahvetmek yerine, diğer insanların daha rahat yaşamaları ve bu vesile ile daha huzurlu bir ortamın oluşmasını sağlamıyoruz, bu oyunun kuralını kimler koyuyor, neden bizler her şeyi idrak etmemize rağmen bu kuralların dar ve acımasız çerçevesini aşmaya cesaret edemiyoruz, neden maskelerimizi çıkarıp rujlarımızdan arınıp, daha saf halimizle insanların karşısına çıkamıyoruz, neden hep insanların hatalarını görüyoruz ve bu hatalar nedeni ile sonuca varıyoruz ve en kötüsü de neden kendimizi eleştirme cesaretini gösteremiyoruz ve hatasını gördüğümüz insanların bir reklamcısı gibi neden, o hataları orda bur da anlatıyoruz da, bir hatayı başka bir hatayla telafi etme yanlışına düşüyoruz, bu hakkı bize kim veriyor, bizler mükemmelliğimi yakaladık da böyle yapıyoruz, tabi ki hayır tabi ki sırf kendi egomuzu tatmin için bunları yapıyoruz, bunun yerine hatalı davranışları birebir hata sahibine söyleyip bunun yanlış olduğunu söyleme yoluna gitmiyoruz, en büyük cesaret bu değil midir, en büyük erdem bu değil midir.
Evet hepimiz bir şeylerin farkındayız fakat farkında olduğumuz ve de yanlış gördüğümüz davranış biçimlerini eleştirdiğimiz halde, kötülediğimiz halde ve işin en garibi bu davranışları farklı fiillerle kendimiz yaptığımız halde, bu davranışlarımızı da inatçı ve ısrarcı halimizle devam ettirdiğimiz halde, kendimizi her zaman çıplak bir kral olarak kalabalıklarda güzel elbiseler sahibi şeklinde sunmaya devam ediyoruz, peki bizim bu iki yüzlüğümüze kim inanır, bir gün bir çocuk çıkıp da, bütün saflığı ve bozulmamışlığıyla, hem de umulmadık bir anda kral çıplak deyip de, bizi bütün kalabalıkların içinde rezil etmez mi, neden bir çocuğun çıkıp da, kral çıplak demesini bekliyoruz, üzerimizde elbiseler olmadığını bizlerde biliyoruz kalabalıklar da, neden bir çocuğun haykırışı bizi uyandırıyor, nedeni çok basit, bir çocuğun saflığı yok üzerimizde, popilerizmin insan fıtratına aykırı çirkef ağları, ruhumuzu ve değerlerimizi o kadar harap etti ki, çocuk mantığımızı kaybedeli bayağı bir zaman oldu.
Bizler bir ağacın dalları bir gülün yaprakları olduğumuzu unutup da, bunun yerine ayrı köklere sahip çalılar olarak kendimizi görüp ve bu ölçü parelelinde davranış sergilediğimiz sürece, aynı bedenin parçaları olarak birbirimizin hislerine, acılarına, sevinçlerine, ortak olacak yerde, zıddı davranışlar sergilediğimiz müddetçe ne kadar huzurlu bir toplum olabiliriz.
Etrafımıza şöyle bir bakalım ve ibretle seyredelim insanları, halinden, işinden, durumundan memnun olan biri var mı, insanlar hem dilleriyle, hem de halleriyle, hallerinden memnuniyetsizliği haykırıyor, değerler altüst olmuş, örfümüz, güzel törelerimiz raflarda tozlanmaya terk edilmiş, toplum içinde insanlar birbirleriyle, vahşi bir çekişme içinde, yüzlerde ki gülüşler sahte, insanlar birbirlerinden bir selamı esirger duruma gelmişler, komşusun cenazesinden habersiz, düğününden habersiz, ulaşım araçlarında, yaşlılara, hamile bayanlara karşı vurdumduymaz tavırlar, dostluklar vefasızlık elbisesine bürünmüş, ihanet yüreklerde kol gezer olmuş, ruhların nurani davranış gözeleri iblisin ağlarıyla kapanmış, hali perişan hallere düşmüş bir insanlık portresi, peki durum bu kadar vahimken, nasıl bu davranış bozukluklarından kurtulabiliriz, birbirimizi severek elbette ki , insanın Eşrefi Mahlûkat olduğu bilincine vararak evet insan ki Yaratılmışların en Şereflisidir; Hz.ALLAH (C.C.) İnsanı Aşk adına Eşrefi Mahlûkat olarak, yarattıktan sonra Azazil de dahil olmak üzere Meleklere emir buyurdu insana secde edin diye, Azazil yani şeytan ( şeytan Melek değildir, cin taifesindendir ve cinler dumansız ateşten yaratılmış olup; Melekler Nur’dan yaratılmıştır) dışında bütün Melekler insana secde etti ve insanın büyüklüğüne karşı boyun eğdi, çünkü insanın ruhunu Cenabı ALLAH (C.C.) kendi Ruhundan üfledi, bu emir insanın kıymetini gösterir, işte o gün bugün insanın düşmanı bellidir, insanın en büyük düşmanı insanın Eşrefi Mahlûkat olduğunu kabul etmeyen ve kendini üstün gören şeytandır ve şeytan insanın mahvı için elinden gelen her şeyi yapmaktadır, asla boş durmamaktadır, insanın fıtrati davranışlarına aykırı her davranışı, şeytanın telkini ile şekillenmiştir, bu bağlamda bizler Yaradan‘ın fıtratımıza uygun emir ve yasakları harfiyen yerine getirirsek, kendimize istediğimiz güzellikleri kardeşlerimize de istersek, insan fıtratına uygun davranışlar sergilersek, içine düştüğümüz bu perişanlıktan kurtuluruz. Ve unutulmamalıdır ki, huzuru olmayan bir toplumda hiçbir fert, mutlu değildir, güvende değildir, rahat değildir ve o toplumların istikbali karanlıktır, başkalarının mutluluğunu kendi mutluluğumuz görmediğimiz sürece asla da mutlu olamayız, komşumuz aç yatarken tok gezmemiz sadece mide hastalıklarına davetiye çıkarır; fakirine aşağılayıcı gözle bakan zenginlerin olduğu toplumda hırsızlık artar, yürekleri katılaşmış fertlerin oluşturduğu toplumlarda, yaşlılar ve çocuklar sokakların acımazlığına terk edilir, insanların birbirlerine olan bağları kopar ve insanların karakterlerini bencillik, hava atma, kibirlenme, intikam duygusu kaplar; Meleklerin yüz ifadesi olan tebessümü birbirimizden esirgediğimiz sürece, nefatif enerji denilen kötülükler bir virüs gibi yayılır ve bu durum insanların birbirine güvenini bitirir, şefkati bitirir, merhameti bitirir, merhametin olmadığı yerde ise kaos olur, kargaşa olur ve kocaman topluluklar içinde insan yalnızlaşır, hırçınlaşır, karamsarlaşır, huzursuzlaşır ve kısaca hayattan zevk almaz, sadece menfaatine çalışan birer robot haline gelir. Şeytanın yani ezeli düşmanımızın istediği de aynen budur, insanı robot haline getirerek, Eşrefi Mahlûkat yüceliğinden aşağı en aşağılara insanı itmektir, çünkü şeytan insanın üstünlüğü kabul etmediğinden Yaradan’a karşı gelmiştir ve maksadı bunu ispat etmektir, şeytana bu fırsatı vermemeliyiz. Ve ancak insan Yaradanının karşısında eğilir ve itaatkâr olursa, O’nun dışında, bütün şeytani akımlar karşısında dik durabilir ve Eşrefi Mahlûkat olarak kalmayı başarır.
Bütün insanların yüz ifadelerinin Meleklerin yüz ifadelerine benzemesi ve bütün insanların Eşrefi Mahlûkat bilincini taşıması ve koruması temennisi ile.
Erzurumlu Hayrettin KIZILOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.