mazlum masasıydı
Dört ayak üstüne düşmüştü, gülerdi nedense bu aşk masam
Bir ara ne çok üşümüştü, bir lokma ne yerdi ki tek tasam Bir ayağı hayalimdi laf söz dinlemez, diğeri uzandığımız vakurlu çınardan Biri sadakat timsaliydi eğilmez, sonuncusu düş sandığımız ümit dolu pınardan Her akşam duraktan kazasız belasız inilmez, doğruydu bak örtüsü maviydi Hatırlarsın sokaktan nazarsız geçilmez deli doluydu komşular, biri hamileydi Şunun bunun ne çoktu geçim derdi kanepelerin görüntüsü sarıydı Belki özleyen bir tek Eskişehir’di, öyle böyle kutucuk bir saraydı Kadehimizde şiir bulunmaz, o şarkıyı sayende ezberledik , alışmamıştık özlem bilmiyorduk henüz Kahvemize şeker konulmaz falı merak ederdik yeni tanışmıştık korkuyorduk o güz Şimdi bakıyorum da gözlerini kaçırmış yahut çalınmış kayıp , dururdu tam orta yerde Mum yakıyorum geceleri saçılmış yıldızlara alınıp, vururdu hep o bir çift , garip türkülerde Hasretle sallıyorum köşelerini bardak kırılıyor,dalıyor; uçuyor nafile ufka doğru bir duman altı Rüzgar anlıyorum endişelerini burun kıvırıyor,çatıyor,suçluyor; eylüllerden kafile içinde bu fani atlı Bu mey yalan han hamam , okşadığın saçları ,erkenden saat kaçları ,hancı da bir gün gider Allaha Her şey talan dolaştığın hazan, malum çiçekten nisan taçları; inan sancı her gün, kurudu bu vaha Dr.süreyya burak önder |