KADINLARYirmi yaşında kadın, yeni açmış bir gonca, Ya bir gül fidanında, ya kırda bitmiş yonca. Aşk, romantik bir duygu, belki eğlence onca, Hiç yarış kazanmamış ‘meydın’ bir tay gibidir. Otuz yaşında kadın, aşktan bir dünya kuran, ‘Vazodaki çiçekler’ tablosu gibi duran, Her sefer hedefini tam on ikiden vuran, Okları gönül delen, gerilmiş yay gibidir. Kırkındaki bir kadın, misk gibi kokan çiçek, Etrafında bir sürü, imrendirdiği böcek… Belki de bir kaçına mavi boncuk verecek, Gecelerin ışığı, tam dolunay gibidir. Ellisinde kadınla huzura ereceksin, Sevgini, halı gibi ayağna sereceksin. Kendini keman diye eline vereceksin, Her şarkıyı ezbere çalacak yay gibidir. Altmış yaşında kadın, yücelerden çağlayıp, Yaşanmış sevdâlarla yüreğini dağlayıp, Son aşkını sararak, kollarını bağlayıp Söğütlerin altında durulmuş çay gibidir. Kadının güzelliği, her yaşında bir başka, Her yaşında bir başka lezzet veriyor aşka. Onun narin gönlüne, girilebilse keşke, Hazineler gizlenmiş sırça saray gibidir... Ünal Beşkese ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: meydın: İng. yazılışı maiden; bakire demek. Hiç koşu kazanmamış atlara da bu sıfat verilir. |