GÜL VE BÜLBÜL (BİR AŞK EFSANESİBir gülistan içinde, kanadı kırık bülbül; Nice gülün dikeni saplanmış sinesinde, Her diken bir hatıra, şimdi her diken bir gül Her dikenden bir acı, bir hüzün var sesinde... Ve hazan bahçesinde açılmış bir güz gülü; O kızıl yaprakların ipektendir dokusu, Açıldıkça açılır, davet eder bülbülü, Sarhoş eder bülbülü, onun o misk kokusu... Bülbülde kanat kırık, uçup güle gidemez, Dikenler, ciğerine batar da, koklayamaz. Yüreği sevgi dolu, hem sevmeden edemez, Hem sevgiyi, aşkını içinde saklayamaz. Her gün bir adım daha yaklaşırken ölüme Biri koklasa gülü, bülbülün canı gider İnleyerek yalvarır; dokunmayın gülüme Sesi bitene kadar haykırır, figan eder... Onun sevgiyle dolu, hüzünlü bakışını Farkedip, gül de onu içten sever dururmuş Çaresiz figanında sevdalar yakışını Dinledikçe, bu sevda, gülü içten vururmuş. Sonunda dayanamaz, bülbül toplar gücünü, Uçamaz da, kendini, o güle doğru atar; Kader almıştır yine sevenlerden öcünü Bülbül, sevdiği gülün dibinde cansız yatar... Gül görünce bülbülü, öyle cansız yatarken Soluvermiş al rengi, gülün beli bükülmüş Gülün de sonu olmuş, bir akşam gün batarken Aşkın göz yaşı gibi, yaprakları dökülmüş... Şimdilerde ne o gül, ne bülbülün sesi var Fakat onların aşkı, şarkılara can vermiş, Dillerden düşmeyen bir sevda efsanesi var; Bülbülle gülün aşkı, ölümsüzlüğe ermiş... Ünal Beşkese |
yüreğinize sağlık ama ne derin dökülmüş ne hazin içim burkulurken alkışlıyorum.