Kabul Istanbul Rüzgarı
şimdi daha iyi anladık ustasın kabul
mesela o yana bu yana iken saçlar zor benim için o busenin kaçırılışı bir de kokusunu çekemezdim Allahtan bir şey demedi İstanbul yeşili sarıya bulaşmış yamaçlar anlattı sanırım iki sevgiliye sarılışı o ara şiirlere kefen biçemezdim rüzgar bu şehrin sessizliği makbul gördün Emirgan sırtlarında huzura yatışı haziranı güneşe ben sözlemedim sayende bulutlardan kızıl kurdela minarelerden kesik yemiş temaşası okunurken ardı sıra on sela martıların hepten bozuktu ağzı bir dolu insanla kıyılarda gezindin olmasa denize vapurların yanaşması aman duymasın her şeyiyle bela maşuk müsvettesi yığılı boğazı ya bizim buralar eskiden beri meçhul mesela yan yanayken avuçlar ayazımızın yüzümüze yakılışı Porsukta o yıllar tam bir bilinmezdim Allahı var Eskişehir işiyle meşgul akıl tutulmasındaydı bizim sarkaçlar Köprübaşında nisanın bile bile darılışı ki o sıra ellerinden vaz geçemezdim rüzgar bilsen şehrin o bakışı bir melul mayısta serçelerle göğe bakıp kalışı eylül karanlığında az gizlenmezdin sen fısıldarken adını bir dala yaprakların kim kim kargaşası sokulurken tozlu sokaklara ela biz çoktan bitirmiştik o yazı belki sen benim gibi özlemedin unutulmuştur çayın kahveyle kapışması soğuk dediğin hatırında mı mesela hani nerde bir goncanın nazı |