ASLA VAZGEÇME SEVMEKTEN...
Teamülü, isyankâr bir imgenin tezahüründe
Bir yanıp bir sönen kutup yıldızı kadar revnak Bir ışık iken aşk’ın devinimi; Hele ki o bariz gönül kırağı kadar adsız bir sancıyı Buyur eden telaşı hikmet yüklü sarnıcın, Kırık iken yürek dibi bağnazlığında Tefekküre dalmak kadar en haşmetli hükümranlığı. Maneviyat çalkalarken zemini ve belli belirsiz Islah olmaktan bihaber bir kader iken, Gönülsüz bir hüzün kadar beyhude olduğunu bildiğim Gömülü hezeyan iken kıymete binen ve bazı bazı, Demekse nail olduğum o anlık isyan, Derken susup dalıp gittiğim en karanlık ve rahvan Ve demli bir gönül sesi vuku bulup da Yadsıyamayacağım kadar kuvvetli bir rota. Çoktan meylettiğim ve sırtımı dayadığım çınarın En ulaşılmaz rakımı. Yüzü suyu hürmetine şu garip faninin, Bilip bilmeden uzatıp da elimi Yine de avuçladığım boşluğun dip karası; Bir hegemonya, savrulup heba ettiğim Ömrün kıyısında bir serzeniş kadar kayıtsız Nasıl da gök kubbe, Demeye ne hacet ey gönül, Görmez misin bir kapı açılır çok derinden Nakşeden o iç ses iken soluklandığım her köşe başında. Başımda uçuşurken gurbet kuşları Şu hazan mevsimi nasıl da demli bir sanrı, Anbean yitip gittiğim ve tırmalarken kulaklarımı; Boyunduruğu söylemekten hicap ettiğim Olmazın oluru bir hibe iken dünden an’a uzanan Soluk tenimde baki bil ki en sırdaş teselli. Gönülsüz bir hüküm benimki Belki de tecellisi yitip gitmelerin, Asla ve asla emin olma sona geldiğinden Hele ki söylememiş iken son sözü Yaradan: Asla da pes etme bilip bilmeden Evren karışmışken hezimete Ve tekelinde biriktirse de beşer onca nefreti, Asla vazgeçme sevmekten: En bilindik kıble değil mi şu meftanın Ölümcül çağrısı; Hele ki aşka delalet O asalet yüklü şerhte koymazken son noktayı. |