Her aşk kendi içinde intihardır
Nazenin bir çığlığa dönüşür içimde umutlar
Kopardım göğü dalından matem renginde geceler Kurşuni yüreğim sızladı sebepsiz kızdım yıldızlara Senin gibi avuçlarımdan uzak durmalarına dayanamadım Tatlı diline adım ne güzel yakışırdı Susardım dağlar konuşurdu senin yanında Yalnızlığımda eski bir türkü dile gelirdi Şimdi kandan kuleler inşa ediyorum yaralı saraylarıma Ve yaşam düşer uçurumunun kıyılarına Sade bir ölümle karşılar beni intiharlar Yalnızca ölüler anlar ruhun ebedi türküsünü Karanlık çökerken mezarlara Soylu bir küheylanın kükreyen destanı duyulur Haykıran isyanlar karışırken sessiz ihtilallere Duyar güllerin ince yaprakları Gecenin kuytusuna mevzilenmiş kara gölgeleri Kusarken hasreti sensizliğin tozlu kaldırımlarına Aşkı yutmadan önce içmek gerekir Gerisi boş laf kalabalığı satırların kanayan mavisinde Sevdanın yan etkileri karşılar beni Gözlerde bağışlanması zor günahlar Aykırı yalnızlığıma dokunur kalpteki siyahlar Kuşatılmış bir kent yalnızlığıdır Seni içimde özleyerek yaşamak Gözyaşlarımı diri diri yakmak ağlarken Bir serçenin kanatsız kalışıdır gidişin Bir şehrin ışıklarının birer birer sönmesidir gidişin Beni bağışla unutamadım gözlerinin karasını Dindiremedim zamansız inleyen boşluğunun yarasını Şunu bil ki gülüm Her aşk kendi içinde derin bir intihardır Hasretin koynunda nefessiz kalmanın adıdır ölüm Senden sonrası sadece zulüm Yürek sarhoştur, akıl kördür yokluğunda Aşkın yurdunda gurbeti solursun sıla diye Bahar bile yalnızlığı kuşanır Kuğular sevdanın gölünde Kendi aynalarında kendi gölgelerine meftun Sevgiler sahipsiz sevgiler karşılıksız Yüreğimse bir tek sana vurgun… 22 03 2008 Hüseyin Özbay |