HAZİRAN SESSİZLİĞİ
Vanası bozuk düşlerin duracağı hiç yoktu bu aralar,
Damladıkça çıkan sesin sinir bozuculuğu üstümde iken daha Kapı çalıyordu hemen peşin sıra, -’Anlamlandıramadığımız şeyler hakkında ne çok düşünüyoruz’ diyordu kapıdaki ses, Sahi ölümden öte köy var mıydı sahil kasabası? Yine sorguluyordum işte hayatı, Oysa akan su lavabo deliklerinden öyle tereddütsüz akıp giderken- neden benim aklım takılıp duruyordu bu düşüncelere anlamıyordum, Anlayıp karara varmak gibi bir isteği de yoktu vardıyası dolmuş kalbimin, Yorulmuştu nede olsa, Çok sevdiği kelebekler bile intihar etmişti göğün o mavi tavanına asarak kendilerini Nasıl severdik biz,nasıl sevmeliydik birini? İstediğim sorudan başlama şansını vermiyordu ki hayat bana! Biteceği yoktu fikirlerin morfini,susacağı yoktu aklımın gel gitleri, Bir ihtimal değil miydi zaten bu kadar şeyi içine katan, Bir çöl kuraklığı değil miydi aşkı içinde kum taneleri kadar küçük kılan.. Hangi mevsimden geldin sen fakir yüreğime? Kaç durağın puslu camlarına ismimi yazdın yalnız başına? Yalnız başına evet! Kaç ölüm yalnız bitmiyordu ki karanlık bir toprağın altında. Sessiz ve yanlış giden yolların gün batımını sevmişti kalbim. Seni de sevmişti oysa kalbim, Aklım,fikrim,,ellerim,gözlerim,ruhum.. Herşeyim seni öyle sevmişti ki. Gecenin gündüze kavuşmayı beklemesi bile halt etmişti yanında. Çok acıyordu sevgim,çok acıyordu aşkım. Aşkım çok seviyordu haziran da gelişini.. Elif YILMAZ /04.02.2016/10:06 |
Saygılarımla...