Neyse Ki Gözlerin
kastım ziyan olmuş
felaketim nicedir tellalsız akıbete bağış ettiğimiz o günlerimiz bu günümüze bahşedilmiş lanet desen ağır kaçar leke desen kabul edilir gibi değil aşılması gereken saatlerin hatırına bir köşede erimiş yollar yol üstü lokantalar misafiri az sayıda molalar neredeyse sabah oldu deyişinin hemen akabinde ay çıkıyor sahneye oyunculuğu beş para etmez şu gözlerindeki şavkıması olmasa parmak uçlarımın bir halta yaramıyor oluşlarını gizliyorum saçlarının rüzgar geçirmez aralıklarına neresinden bakarsak bakalım gün belirmiyor o iki kızgın tepenin ağlamaklı aralıklarında ve bu kör olasıca ay ayrılmıyor gökyüzünün koynundan, yatağından çalıntı ışığıyla göz kapaklarının arasından neyse ki gözlerin... *** neyse ki gözlerin çoğu defa maviye kafa tutan fırsat buldukça yeşili elaya eş eden gözlerin sonradan müdahil olduğumuz bir senaryonun gelişme bölümünde sonlara doğru mevzu bahis olan davalı gibi alacaklı gibi zalimin yakasına yapışıverir gibi sımsıkı tutunduğum ellerin kış kıyamet vakti ipe serili kumaşlar gibi asılı verildiğim anda ellerine dibimizde biten uçurumlar dehlizler ve onların kıdemli kundakçısı yardakçısı yareni yaprak kımıldatmaktan çok daha büyük marifeti olan yer yer fırtınalaşan rüzgarlar ortak temennisi olur benim sarısı bol seninse sütten ak parmak uçlarımın parmak uçlarının parmak uçlarımızın düşmek marifetimiz olmasınlı kelamlar neyse ki şimdilik (yanı başımda bulunuyor) neyse ki gözlerin neyse ki ellerin... |