Günler Yastık Kenarı
günler, yastık kenarına dökülüp, birikir iken
bilinmez diyarın dağları arasından kopup gelen rüzgarlar kurutuyor idi dost yadigarı ceketimin üzerindeki yağmur ıslaklığını ‘hangi ara düştü avucuma ağustosun teri hangi ara geçmiş zaman ekinden sıyrılıp da şimdiki zamana tabi oldu geçmişimin ayak izleri’ durmuyor işte ip üstünde, rüzgarlı veyahut rüzgarsız herhangi bir havada herhangi bir ceket, ki ben nasıl tek başına bırakayım üzerinde hem ağustosun terini hem de eylülün nemini barındıran dost yadigarı ceketimi, çare yok, kuruyana ve kuruyup yeni yağışlara gebe kalacak vaziyete gelene kadar durulmalı yanında, durulmalıyım yanında günler, yastık kenarından taşacak kadar birikmişti artık ayak basılmadık yeri kalmayan tanıdık diyarlardan bir haber çıkageliyor, aklımın selameti namına ‘’sevgili dostum; evvela aklına ve tabi gücün kalırsa da emanete mukayyet ol selametle yaşa, istediğin vakit öl…’’ |