Göz Yaşı
taze ,yanık bir hatıra kokusu;
tatlı huzurların arandığı akşamüstü vakitlerinde, ansızın yükseltir iken sesini, henüz göz yaşlarını renklendirmeyi akıl edememişti ressamlar… yalancı güneşiyle, sahtekar aş(ı)klara sahne işlevi gören, bu normalin bilmem ne kadar üstünde ki mevsim şartlarında; ucu sağlam kalemlerden yarım yamalak sözcükler dökülüyordu ve henüz kimse kalemin karalığından kağıdın aklığına rengarenk bir göz yaşı döküleceğini ummuyordu, oysa yağmur yağsa ve biraz da şansımız varsa, gök kuşağının, buluttan kopan damlalarda bedenleştiğine, tanrı katında şahitlik edebilirdik, işte o zaman iyice bilirdik ve de kayıtsız şartsız inanabilirdik rengarenk bir göz yaşının; herhangi bir şekilde herhangi bir yerde, herhangi bir şeyden bambaşka herhangi bir şeyin üzerine dökülebileceğine… |