GÖÇ ZAMANIBugün yuvalarında yine hicrette kuşlar, Ay şafağınca temiz, yıkanmışlar, yunmuşlar. Yollara koyulmuşlar gecenin yarısından, Habersiz olmalılar yalnızlık yarasından. Söyle ! Bu elim göçler ne zaman bitecekler ? Dağların delisidir, yıllar var seni bekler. Sevdalı gözlerinle kirpik olsun kırpmadın, Kafesimin üstüne konup kanat çırpmadın. Ben artık kafesimde kıskançlığı öğrendim, Göklerin rüzgarına, sularına direndim. Bilemem farkı ne ki, Yalnızlıkla ölümün ? Bıçak vurdun sabrıma, isyanı var gönlümün ! Bu göçle yine yasla perdeleri çekmişim, Bir kuş kapamak için yıllarca beklemişim... Beni bir göç zamanı çağırdığın sesteyim, Bir kuş kapamak için ördüğüm kafesteyim. Göçlere katılmayan yalnız kuşlar üşüyor ; Kafesimin üstüne içine ince karlar düşüyor... Vallahi yemin kıldım, el çırpmam martılarla, Gel benim minik kuşum, gel artık bu baharla... Hayrettin YAZICI (Eski defterden...) |
''Beni bir göç zamanı çağırdığın sesteyim,
Bir kuş kapamak için ördüğüm kafesteyim.,,
-------------------------------- Efendim , şu ifadeye bakar mısınız lütfen.
Neleri çağrıştırmıyor ki...
Gidememnin feryadı, isyanı bir taraftan;Kendi ördüğü tuzağın içinde sıkışmış, debelenip duran biri...
El için kuyu kazan ,önce kendi düşermiş içine , gibi...
İnanın, her mısra ayrı ,farklı duyguları imbikten geçirilsin anlamlar üzerinde yorum yapılsın diye bekliyor...Amma, bütünüyle tebrik ederek , saygımla diyor ve ayrılıyorum ne yazıktır ki...