14
Yorum
38
Beğeni
5,0
Puan
2095
Okunma
ve bir albatros bir rüyayı ikiye böler
kimsesizliğinde bir hiç kalp öylece bakar
el işaretleriyle bir pandomim... görünmez
aynaya düşer
alkışlıyorum dudaklarından
şimdi o sokaktan geçmeyeceğinden eminim
geçmesen de geçiyor bir şeyler mesela zaman
satır aralarında büyürken otlar
karıncaları ve kuşları severim ben
karıncalar yürür kuşlar uçar
fazlası var mı yürümek ve uçmak
bildiğim kadarıyla yok
bilmediğim kadarını bilemem
kocaman açılmış gözbebekleriyle
bir kül düşer tırnağıma
keserim
sonra tekrar uzamaya başlar iri iri yalınayak
ve bir yalan arafa uzanır
satır aralarında uyurken yılanlar
can kırıkları doluyordu boşluklara
daha bir acıyordu gün ışığı
küfretmek istiyordum kılıç kesiklerine
bu yüzden kendimi bırakıp bilinmeyen bir şehre
hiç kimseden devam ederek atlıyordum çağı
her neyse kendim
dünya kötü bir yer biliyorsun
bazen unutuyorum bunu -seninle-
bundan bahsediyorum aslında tam olarak bundan
çekiştirilen gözlerinin iki yakasından
üç kara parçası toprağından
-bana ne bundan-
-çelişiyorum-
tam olarak gökyüzünü özlemiyordum
satır aralarında uçarken kuşlar
şarkılara inanmamıştım aslında
kaplumbağalara inandığım kadar
bu yüzden korkmadım
yüzüme yüzüme yürüyen yakışıklı aksak ölümden
şimdi üzüldüğün hangi kevgirin deliğiyse
hangi çalının çıbanıysa
avuçlarıma bırak
püfff
ve çimenlerde mutlu çiçekler açar
satır aralarında ölürken atlar
atlar
ölmese
de
olurdu...
5.0
100% (27)