PARMAKLIKLAR ARDINA DOĞRUŞiirin hikayesini görmek için tıklayın 1975 Yılının şubat ayı..direniş günleri ve ardından gelen yoğun tutuklanmalar..ve sevgiliye veda..
Pazartesi akşamı da gidemedim, bu kent’ten O değin zor ki insanın tüm sevdiklerinden ayrılması O değin zor ki bu güzel kente veda etmesi Ve kendi ayaklarınla hapise gitmesi Hem de en sevdiklerini Yaşlı gözlerle geride bırakarak O değin zor ki sevdiğim Ama gitmem gerek yasalar gereği Suçluyum çünkü ben Zaten suçlu olduğumu Bildiğim için gidiyorum ya Eğer insanın hakkını araması Haksızlığa, adaletsizliğe Karşı çıkması suç ise Siz şölen devrimcilerine veda ettikten sonra Son bir kez kenti dolaşmak geldi içimden Yanımda işçi arkadaşım Necmi Atladık bizim eniştenin emanet otoya. Dolaştık tüm sokakları Senin içinde yaşadığın Çamurlu, tozlu sokakları Anılarla dolu o taşlı sokakları ’’Şölen : Birahane’’ 1 Gecede, içtik dostlarımla biraz İlk sarhoşluğumu gecenin, Aksakalın küçük bir meyhanesinde tattım Bira, rakı ve şarap karıştı birbirine, Arkadaşlarımla, köydeki dostlarımla. Bir de Recep diye biri vardı içlerinde Otuz - otuz beş yaşlarında Bir de ısındık birbirimize Kadehler boyu anlattık durduk O anlattı ben dinledim Ben anlattım ben dinledim Dalıp gitmişti Recep Hep Hükümet’e söylendi, niye Pancar paralarını vermedi diye Haklıydın be Recep haklıydın Sende benim gibi haklıydın İçtik dertlerimizi kadehler dolusu İçtik kadehler dolusu dertlerimizi Ve daha fazla sarhoş olmadan Sarmaş dolaş birbirimizle El salladık veda ettik Bu sıcak köylü dostlarımıza 2 Sonra.. Götürdüler beni anamın, dizinin dibine Mis gibi kireç kokan yeni badanalı evine Anamı, kardeşimi gördüm. Öpüştük, koklaştık özlem giderdik Sıcak mis gibi kahveleri Getirdi güya aklımızı başımıza - Biz dedik Halil’le kursa gidiyoruz Hemencecik inandı, bu sözümüze Tabi ki anladı hapise gittiğimizi Ama hiç hissettirmedi aklınca Yaşlı gözlerle baktı, baktı anam İyi kurslar dedi, oğlum sadece Gizleyemediği gözyaşlarıyla Bıraktım onu baba evinde Bir kucak dert ile 3 Dönüşte içtik biraz daha O yemyeşil çamlarla dolu Susurluk parkında Çok iyi anılarım vardı çünkü burada Bu kez onları yaşamak istedim seninle Karşımdaydın her zaman ki gibi yine Ve gözlerim Göz bebeklerini dele dele Kadehimdeki son içkiyi de Senin gözlerinde içti Ve gözlerimde ki içkiyle Seni seyrettim saatlerce Kanımca iyice sen oldum bu akşam Sen sarhoş, ağlıyorsun Ben sarhoş ağlıyorum Dostlarım bizden beter Gerisini ise hiç anımsamıyorum Ama bildiğim Anımsadığım bir şey varsa sevdiceğim Ne kadarda sevildiğimdir bu kente Dostlarımın ve arkadaşlarımın Beni ne değin sevdikleri Ve sende bulduğum sevgi ve sıcaklık İşte bunlar anımsayabildiklerim Hiç ayrılamadığımız geceden kalan 4 Sabah Salı sabahı Her gün ki gibi kalktım Elimi yüzümü yıkadım Hazırladım eşyalarımı, giysilerimi Dostlarım bana veda edip, gittiler işlerine bir bir Bir ben gitmedim Saat 08.00 kahvaltı ediyorum Saat 08.15 son bir kez Hüzün dolu bakışlarla seni seyrediyorum Yeşil bir palto Sarı bir atkı üzerinde, ellerinde kitaplar Bir yokuşu tırmanıyorsun, başın önde Her sabah ki gibi, Ama nedense bugün yalnız 5 Saat 08.30 Eskişehir’e hareket ediyorum Seninle dolu bir yolculuk Otobüs seninle dolu Yollarlar seninle dolu Havada uçan kuşlar, gökteki bulutlar Otobüsün camlarına vuran Yağmur tanecikleri, hep seninle dolu Ve göz bebeklerim Hep seninle dolu, hep seninle Bursa kentinde dolaşıyoruz Uludağ’a, yeşile, çekirgeye çıkıyoruz el ele Ve Nazım’ın yitirdiği seneleri anımsıyoruz Görünce Bursa cezaevini Çınlıyor onun şiirleri kulaklarımızda Kavgamızı daha çok seviyoruz onu anladıkça Birbirimizi daha çok seviyoruz Onu içimizde duydukça 6 Yine yollara düşüyoruz seninle Beş ve altı nolu koltukta Veda ediyoruz Nazım’a Yüksek karlı dağlara Bazen kaçıveriyorsun yanımdan, Küçük, yıkık, dökük çamurlar içinde bir köyün Çeşmesinin başında, elinde kovayla Sıra bekleyen çarşaflı bir kız Elindeki baltayla ağacı kesmeye çalışan bir köylü Kara yollarında Karları temizlemeğe çalışan Bir işçi oluveriyorsun Ve kollarımın arasında Canımdan çok sevdiğim sevgili Bir sevgili oluveriyorsun 7 Günlük, güneşlik bir hava ’’Hoş geldiniz’’ diyor bize Eskişehir kenti İniyoruz otobüsten, yürüyoruz el ele Küçük bir köprünün üzerinde durup, Aşağıda gürül gürül akan Kar ve çamur kokan Porsuk çayını seyrediyoruz Birde gürül gürül akıyor ki Son bir kez bakıyoruz ona Son bir kez faşişt gözlerinle Ve o an Açlığım geliyor usuma Son bir kez dilediğimce Bir şeyler yiyeyim diyorum Oturuyorum karşına Bir porsiyon gözbebeği yiyiyorum, Bir porsiyon dudak, Bir porsiyonda sen yiyiyorum Tüm açlığımla Bir porsiyon A... İyice doyuyorum açlığa, İyice doyuyorum sensizliğe Yürüyoruz biz Gidiyor otobüs 8 Yol bitiyor Ama umutlar bitmiyor Eskişehir Hava üssü kapısındayız, yani nizamiye Korkunç bir gürültüyle uçaklar inip kalkıyor Sağımız solumuz silahlı asker Sen ve ben yalnız ve silahsız.. - Bandırma’dan geldim diyorum nöbetçiye - O gelmeyen sen misin diyor - Bilmem o gelmeyen herhalde benim diyorum Ve bakıyorum gözlerine Çeviriyor telefonu, bir sürü karşılıklı konuşmalar Havada fantomlar uçuyor, duyulmuyor bazen konuştukları Bekliyoruz, sıkıyorsun ellerimi sevgiyle Askerler dolaşıyor elleri tetikte - Bekleyin diyor nöbetçi, araba bulursak göndereceğiz. Belki bir saat sürüyor bu bekleyiş, sıkıntı basıyor Bir an önce içeri girmek istiyoruz Dostlarımıza ,arkadaşlarımıza kavuşmak istiyoruz. Öff be sevdiceğim Ne zormuş tutuklanmayı beklemek 9 Emin ol sevdiceğim. Belki içerisi dışarıdan da rahat Dostların sevdiklerin arasında Onlarla birlikte olmak Ne güven verici bir şey, ne onur verici Sıkıldığımı anlıyor görevli.. - Acelen ne be kardeşim, Hiç merak etme içerden de bıkarsın. Öyle ya biz yeniyiz Ama içerisini çok iyi biliriz Çünkü biz Nazım’ın çocuklarıyız İçerde çok yatmışlığımız var Dile kolay, tam 35 yıl Özgürlükten yoksun Ve tüm işkencelerle koyun koyuna. Rastlantımı ne, Biri geliyor nizamiyeye Altında pırıl pırıl bir otomobil Askeri savcılığa gidiyor, avukatmış - Alır mısın? savcılığa gidiyor diyor, beni gösterip Alıyor beni yanına, kurtarıyor daha fazla beklemekten - Ne için gidiyorsun diyor orta yaşlı, kıvırcık saçlı avukat - Astsubayım, tutuklanmağa gidiyorum - Emin misin tutuklanacağına? - Elbette, giden dönmedi ki, hepsi içeride Susuyor bakışlar, bir an sessizlik Ve hüzün kaplıyor içerisini - Bende bir asteğmenin dosyasını incelemeye gidiyorum diyor. Sormuyorum nedenini Hava üssünün tertemiz bakımlı yollarında Çam ağaçlarını arasında bir süre gidiyoruz İki katlı eski bir binanın önünde susuyor motor sesi -Savcılık burası diyor İndiriyorum bavulları, tutuyorum ellerini, Hissediyorum sıcaklığını, bakıyorum gözlerine - Bekle beni dışarda , Sakin girme içeri, sakın girme Seni çam ağaçları arasında bırakıyorum Özgürlük çiçeklerinin açacağı Bir bahar sabahı tekrar bulmak umuduyla 10 Saat 14.30 Savcılığa doğru adımlıyorum adımlarımı Sivil giysilerle geniş bir salonda Tıklıyorum kapıyı. tak tak Kapısını savcının.. - Gir.... diyor tok bir ses - Ne bu hal, hem geç geliyorsun hem de sivil. - Şimdi senin için bir daha mahkeme kurulacak - İşlerim bitti anca gelebildim diyorum Hiddetten titreyen dudaklarımla İnanmıyor kuşkusuz . - Bekle dışarda seni çağıracağız diyor Bir şeyler söylüyor yanındakine. Pencere dibinde bir koltuğa oturuyorum. Çam ağaçları arasındaki binaları seyrediyorum - Burası ne diyorum. yanımda dikilen askere - Misafirhane idi şimdi, Tutukevi diyor, yani hapishane - Sağdaki 3 nolu ilerde ki 2 nolu. - Ya 1 nolu diyorum çok merak eder gibi. - O pistin karşısında diyor, esas hapishane. - Beyaz saray derler oraya, ama sizi oraya vermezler bizim ki oldukça güzel bir yerde Çamlar arasında, önünde boş bir havuz, Tel örgülere yakın bir voleybol sahası Arkada up uzun bir demir yolu Yeşermeye başlayan çimlerse Adeta baharın müjdecisi Bina ise oldukça eski, Eski Osmanlı konağı gibi Yalnız gözlerimiz Eli silahlı nöbetçileri görmezse 11 Biraz sonra açılan kapıdan Tutukluların dışarıya çıktığını görüyorum Güneşlesin onları güneş diye Mis gibi bahar kokusu girsin ciğerlerine diye, Bir anda doluyor bahçe Çamlar arasında yürüyen, konuşan tutuklularla Bakıyorum sevdiceğim, hepsi tanıdık, hepsi bizden Emin ol sende tanırsın çoğunu sen Ya Bandırma sokaklarından Ya da lise yolunda Bir bakış atmıştır sana, genç olanları Ya da dört yoldaki köşe başında Belki de biri benim gibi koşmuştur peşinden. Bir şeyler anlatıyorlar Yürürken hızlı adımlarla Hava açık ve berrak, ama serin Nöbetçi askerler seyrediyor onları Kim bilir gönülleri hangi yerde, içleri sevda dolu. Memleketi, karısı, çocuğu Ve de ana babası Ya da bırakıp geldiği sözlüsü, ya da sevgilisi Özlemi dolu tüm bunların yüreğinde İçim burkuluyor bir an bunlar geçince aklımdan Bir hüzün kaplıyor her yanımı Ama yine de mutlu olmam gerek diyorum Arkadaşlarıma kavuştuğum için Onları yalnız bırakmadığım için 12 Saat 15.30 Yanımda bir görevli Giriyorum mahkeme salonuna Üç yargıç karşımda, bir de yanda savcı Dikiliyorum sanık kürsüsünde -Oturun diyor, ortada ki baş yargıç Oturuyorum sanık sandalyesine Ve karşımda ürpererek okuduğum bir yazı ’’Adalet mülkün temelidir’’ diye Bir an gülmek geliyor içimden. Daktilo katibi de geçince yerine Hazır oluyor devletin yargılama organı yerinde İlk an, yalnızlığımı hissediyorum Üzülüyorum dışarıda bıraktığıma seni Seni görmek umuduyla gözlerim kaçıyor pencereye Çam ağaçları arasında gülümsüyor bakışların Koşup geliyorsun yanıma, tutuyorsun ellerimi Sıkıyorsun büyük bir sevgiyle Anlıyorum ki artık yalnız değilim ben Gözlerin var gözlerimde, sıcaklığın var ellerimde Korku, endişe defolup gidiyor yanımızdan Sen ve ben Öff.. be Ne çok seviyormuşum seni ben Bir de kavgamı 13 - Adın? diyor yargıç - Abdullah Tak tak deyip yazıyor daktilo - Soyadın? - İnaler - İnanır? - Heceliyorum soyadımı yaşamım boyunca başkalarına defalarca hecelediğim gibi - Ana adın? - Hayriye - Baba adın? - Abdullah mı ? - Evet Abdullah oğlu Abdullah Abdullah oğlu Abdullah? Bu cevabın ardından her soranın kafasında hemen, Bir soru işareti, merak duygusu uyanıyor. Neden başka isim mi yokmuş Baban oğluna kendi ismini koymuş Bende hemen açıklıyorum Bende evvel doğan üç kardeşim yaşamamış Bana yaşayayım, onlar gibi ölmeyeyim diye Babamın ismini koymuşlar Ve birde bebekken köyün birine götürüp Bir hocaya kızgın şişle göbeğimi üç yerinden dağlatmışlar, yaşayayım diye Hala bu üç şişin izi karnımda Uzun ömrün sigortasıdır Bu artık yaşamımda 14 Ve devam ediyor künye sorgum -Bak diyor yargıç övgü dolu Birazda duygusallık içeren ses tonuyla - Buradaki ifaden de dürüst konuşmuşsun - Şimdi tüm olanları anlat bakalım - Evet diyorum içimden dürüst konuşurum dürüstlere karşı - 14-15 ocak 1975 tarihinde 2 gün mesaiye gitmemişsin - Niçin gitmedin? -Bize verilen yan ödemeler ve iş riski tazminatlarında Yaratılan haksızlıklar nedeniyle moralim çok bozuldu - Onun için mesaiye gitmedim - Bandırma Astb. gazinosunda 13 0cak 1975 tarihinde toplantı yapılmış.? - Haberin var mı, orada mıydın.? - Hayır haberim yoktu - Hiç duymadın mı - Hayır duymadım - Yalan söylüyorsun - Evde kaldığın arkadaşlarınla mesaiye gitmeme konusunda karar almışsınız - Arkadaşınızın ifadesi öyle - İçimden Ya Kotev (Mehmet) ya da kel Talat dedim acaba hangisi sattı bizi -Evdeki arkadaşlarla o gün görüşmedim, onları hiç görmedim. Savcı - Ama o konuşmuş o öyle diyor - Ben öyle bir konuşma hatırlamıyorum - Peki nasıl bir konuşma hatırlıyorsun Ağzımda laf almaya çalışıyorlar Açık vermemem lazım diyorum içimden - Birkaç gün önce görüşmemizde maç hakkında konuşmuştuk - Konu dışına çıkma diyor savcı 15 Ara not : ’’Buradaki vereceğimiz ifadeler yapılan boykotun ceza kapsamı için çok önemli Bireysel suç işlediğimizi kanıtlarsak disiplin cezası alacağız 2 günlük mesaiye gitmemem toplumsal bir eyleme girerse sözleşerek firar, isyan Başkaldırı gibi suçlamaların cezası en az bir yıl hapis ve de ordudan ihraç Kısacası söylediklerime inanmıyorlar, zaten bu yargılamaya inanan kim Haklı olduğumuza biz ne kadar inansak ta, verilen emir gereği Bir kaç suçlu bulunup, ipi çekilecek 301 Deniz filosundaki denizci astsubay arkadaşların savcılığa ve mahkemeye verdiği ifade tek kelimeyle ’’BİZ YAN ÖDEME VE İŞ RİSKİNDEKİ HAKSIZLIKLARI PROTESTO İÇİN 2 GÜN MESAİYE GELMEDİK’’ Evet 301 Filonun yiğit astsubayları korkusuzca, hiç kıvırmadan en gerçek cevabı vermişlerdi. Ne yazık ki bizim savunmalarımız da ki ifadeler bir komediydi Toplumu bu duruma getiren bu yasaları hep kendi lehine yapan İnsanların emeğini sömürenlerin hiç mi suçu yok Hak böyle aranmaz diyor askeri savcı her şeyin bir yasal yönü var’’ Gözlerim sende Onların gözleri de bende Kim bilir nasıl, hangi gözle görüyor Karşımdaki yargı heyeti beni Öyle merak ediyorum ki Sağda ki hiç konuşmayan Sarışın genç yargıca dikkatle bakıyorum İzliyor bizi yabancı gözlerle Suskunluğu bir yerlere götürmüş onu Sanki başka dünyalarda Hiçte yabancı gelmiyor Acaba tanıyor muyum bir yerlerden Acaba nereden Düşünüyorum düşüncelerimden çıkarıp seni Ama olmuyor, bulamıyorum nereden Kuşkusuz yeni mezunlardan bir Astteğmen.. O da bizim gibi ipleri yukarıda olan Düzenin bir kuklası 16 Saat 16.07 - Çıkınız diyor yargıç sert bir sesle Kuşkusuz çok kızmış Çıkıyorum dışarı, bende kızgın -Yak kardeşim diyor Yanımdaki görevli, uzatıyor paketi.. Yakıyoruz karşılıklı bir sigara. Haklı görüyorum bir an onları Onlarında koruması gerek içinde yaşadığı sınıfı Yasaları öyle yapmışlar Onlara da uygulamak kalıyor Yüzümde hafif bir tebessüm beliriyor Sonra havaya üflediğim sigara dumanlarıyla birlikte O tebessümde, umutlarım gibi kaybolup gidiyor 17 Oh be ne kadarda bunaltıcıymış içerisi Diyorum bir an dışarı atınca kendimi Yanımdan ayrılmayan bekçimle Vakitte epey geç olmuş Ne kadarda güzel geliyor mis gibi çam kokan hava Ne güzel dolduruyor insanın ziftlenmiş ciğerlerini Bir an seninle hissediyorum kendimi Bir an Bandırmanın yokuşlu sokakları geliyor aklıma Caddeler ne kadarda hareketli Bak bak. köşe başları yine aşıklarca tutulmuş Öyle ya lise dağılıyor Ve bir öğrenci selidir akıyor Kentin sokakları cıvıl cıvıl Dalıyorum sokaklar arasına dalgın bakışlarla Birazda üşümek geliyor içime Sokakta bakıyorum herkes tanıdık İşte Kürt Müjdat, elinde kitaplar - Merhaba diyor İşte sarı Engin elinde kitaplar Dalmış görmüyor bile. Tüm tanıdık dostları görüyorum Selam selam diyorum Tatar sevgiyi görüyorum Kasıntı Burjuva sevimi İçinde erkek özlemi alev alev yanan Tombişim Reyoşu görüyoru Ve seni görüyorum Gözlerini arıyor gözbebeklerim Elinde kitaplar Yanında sempatizan gencecik çocuklar. İçin için yanan özlemi, sevgiyi görüyorum. Bakışların kurşunluyor yüreğimi Obüsten fırlayan alev gibi Yakıyorsun her yanımı. - Merhaba A. diyorum, gülücüklerin içime işliyor - Merhaba diyorsun Bir bakış, bir bakış daha yürüyüp Kaybolup gidiyorsun her gün ki gibi Sallana sallana çıktığın yokuşlu sokağın ardında Son bir kez bakmadan ardına O eski binanın alt katındaki evine 18 Mahkeme salonunun kapısı üstündeki zil Zırr zırr diye çalıyor Duyuyorum ta Bandırmalarda Saat 16.15 - Gel diyor görevli çağırıyorlar. Tak tak tak .. açıyoruz kapıyı giriyoruz içeri - Otur diyor, baş yargıç.. oturuyorum ....... ....... - Karar diyor yargıç.. Dürtüyor, - Ayağa kalk diyor görevli Ayağa kalkıyorum, gözlerim kısılmış Su verilmiş çelik gibi bedenim Ortadaki yargıç namaz selamı gibi Bir sağa bir sola fısıldadıktan sonra -Yaz diyor hakim katibe - Sanık a. İnaler Türk ceza kanunun... maddesi... fıkrasına göre sözleşerek toplu firar suçundan, aleyhinizdeki yeterli kanıtların bulunmasına kadar tutuklanmanıza mahkememizce oy birliğiyle kara verildi. - Götürün İyi ki kalem kırılmadı diyorum içimde. Bir mayıs sabahında kırıldığı gibi 19 Artık yasal yönden resmen tutukluyum Koptum artık tüm dış dünyadan Ve tüm sevdiklerimden - Gidelim diyor yanımdaki görevli üzgün bir sesle - Geçmiş olsun - Sağ ol, teşekkürler sözcükleri çıkıyor dudaklarımdan - 2 ve 3 de yer yok diye sesleniyor savcı - 1 noluya götürün.. Çıkıyoruz bahçeye ağır adımlarla Çam ağaçları arasında Yeni yeşermeğe başlamış çimleri çiğneyerek Sessizce yürüyoruz, Gökteki bulutların telaşı yok bizde Bir ara seni görüyorum Kıpır kıpır oynaşan çam ağacı dalları arasında El sallıyorsun Seninleyim der gibi Önce 2 nolu tutukevine gidiyoruz Bir vasıta bulup buradan tam karşıdaki bir noluya gideceğiz Elimde valiz bekliyoruz 2 nolunun kapısında Fikret’i görüyorum - Oo.. hoş geldin arkadaşım geçmiş olsun - Hoş bulduk Fikret, sağ ol. sarılıp öpüşüyoruz - Nasılsın iyisin ya - İyilik bende anca gelebildim, sana da geçmiş olsun - Ha diyorum unutmadan, Bandırmadan sana bir paket var Valizi açıp içinde kitapların bol olduğu bir paketi çıkarıp veriyorum. - Beni 1 noluya gönderiyorlar diyor, oraya gideceğim - Beni de diyorum - Yok yok diyor kanımca sen burada benim yerimde kalacaksın - Sürgüne gidiyorum anlaşılan - Sen 2 nolu da mı kalıyorsun? - Hayır 3 de, 1 nolu hakiki hapishane, beyaz saray derler oraya. - Yani beyaz saraya Az sonra gelen bir araçla Dz. asb. Fikret Yuğaç beyaz saraya doğru yola çıkıyor - Hadi tekrar geçmiş olsun görüşmek üzere diyor - Hoşça kal - Hadi güle güle 20 Saat 16.40 25 şubat 1975 3.nolu tutuk evinin önündeyim Eski 2 katlı askeri bir bina Ve ben ömrümde ilk defa hapishaneye giriyorum İlk defa içimde tarifsiz duygular Ama zerre kadar üzüntü yok Yepyeni bir yaşam şekli hoş geldin diyor bana. Önce dış kapı, eli silahlı bir asker Ardından bir kapı daha Sonra demir parmaklı bir kapı daha, görevli - Giden arkadaşın yatağında yatacaksın diyor - Seni o odaya verdiler Bir kapı daha Ve ardında onlarca tanıdık sima ve hoş geldin sesleri Defalarca geçmiş olsunlar. Bir dost kapıyor elimdeki valizi Ben şaşkın ördek gibi Nere çekerlerse oraya gidiyorum Sarılmalar öpüşmeler. - Gel diyor bizim oda da kalacaksın Yürüyorum ardı sıra, tırmanıyoruz 2.kat merdivenleri Önce on metrelik bir koridordayız Sağda solda eski boş dolaplar Yöneliyoruz soldaki koğuşa İkili ranzalarla dolu İçerde ağır bir hava ve bir de koku Dışardaki havadan asırlar boyu uzak sanki Belki bir ben duyuyorum bu ağır havayı Tüm odaları dolduran Arkadaşların tutsaklık kokusunu 21 Duvarlar Özgürlüğü tutsaklayan, boğan duvarlar Maviliği kirlere bürünmüş Gökyüzünü yaşatıyor yatanlara Ve o duvarlarda Elbiseler, gömlekler, şapkalar asılı Birde kadınlar Birbirinden güzel kadınlar Kimi çıplak ,kimi şehvetli ve şuh. Kadına Bir çift kadın bacağına özlem duyan Bu tutsaklara alay edercesine Kahredici, baştan çıkarıcı bakışlarla bakıyorlar Ve belki bu bakışlar Bu anda belki bir sifonun çekilmesiyle Rahatlatıyor tüm gece gerilen Gergin tutsak bedenleri 22 -Bandırmadan haber diyorlar, anlat ne var ne yok Önce oturaklı Asb. Mehmet’e dönüyorum Yeni koğuş arkadaşım, sayın komutanım - Bol bol selam var diyorum, hepsi iyiler - Uçaklar uçuyor göreve devam, merak etmeyin Sevdiklerini ,özlediklerini soruyorlar. Bense selamları var diyorum ziyarete gelecekler. - İyi haberlerinizi bekliyorlar Ve gecelerimi, gündüzlerimi Umutlarımı paylaşacağım Yatağımı gösteriyorlar bana 2 nolu tutuk evinin 2 nolu odasının 10. tutuklusu oluyorum, Yeri ranzanın üstü, bakıyorum yastık yok, Güvenle başımı yaslayacağım Dertlerimi dökeceğim Eee geç gelirsen öyle olur - Zaten çoğunda da yok - Getirecekler diyor arkadaş Bende insanı kaşım kaşım kaşındıran O yün battaniyeyi katlayıp yastık yapıyorum - Atıyorum valizi üzerine.. Salonda eski püskü dolapları en iyisini gösterip - Buraya da elbiselerini koyarsın diyor arkadaş Yürüyoruz salonda yanımda Mehmet asb. Burası gazino diyor, yemek vakti de yemekhane Ortada eski birkaç masa, sandalye İkide penceresi var üzeri tahtayla çivilenmiş Gün ışığı süzülüyor aralardan gıdım gıdım Acaba burası daha önce neydi Buralarda katırda yok ki ahır olsun Tam karşıda üst üste iki masa üstüne bir televizyon Hiç yakışmıyor buraya, biraz lüks Ve hiç yakışmıyoruz buraya Yakıştıranlar utansın 23 Salon kalabalık Volta vakti.. Denizci Mahmut’u görüyorum voltalıyor Yogi Atilla’yı görüyorum, Elinde tespih Birde bıyık bırakmış. Gülmek geliyor içimden her nedense Ayni filimler de ki gibi. Hızlı adımlarla voltalamalar On beş metrelik salonda 50-60 kişi İleri geri gidip geliyorlar. Bu adımlar zamandan mı yoksa Onlardan mı bir şeyler götürüyor Düşünüyorum.. Karıştıkça aralarına bakışlarım Kimi pencereden dışarısını seyrediyor Kimi elinde kitap, kimi bir şeyler yazıyor Kimi de bir masanın etrafında al papazı ver kızı Bir sıkıntıdır basıyor içimi Yaklaşıyorum pencere dibine Ellerimi dayıyorum kalorifer sıcaklığına Bir an buz gibi odamdaki Isıtmaya çalıştığım yatağım geliyor aklıma Nihayet sıcak bir yer diyorum Hem de sımsıcacık Artık üşümeyeceğim Abdullah İnaler Mart.1975 Eskişehir 2.nolu ask.tutukevi 24 Eskişehir Askeri 2.nolu Tutukevinin 10 kişilik odasının üst kattaki yatağımda karaladığım şiirlerden ikisi.... DAĞLAR TAŞLAR Aramızda Dağlar taşlar değil sevdiğim İnsanlar var insanlar O iyi insanlar O kötü insanlar Tanıdığın, sevdiğin Uğruna savaştığın Hakkını aradığın İnsanlar var İnsanlar a.inaler 25 ÖZLEM Senin ismin Gecenin karanlığında Yalnızlığımla kulaklarımda çınlıyor Hafiften horlama sesleri kaplamış koğuşu Birde insan kokusu, sigara kokusu Bir tutuklu oturmuş masa başına Elinde kalem karalıyor bir şeyler Düşünüyor dakikalarca Rengi soluk, düşüncelerin boyunduruğunda. Bize gün ışığı saçan pencere, simsiyah şimdi Uçak sesleri yırtmıyor artık günün sessizliğini Salt devriye gezen askerin postal sesleri Tırmalıyor kulakları Sağa dönüyorum, sola dönüyorum Bir türlü uyku tutmuyor düşüncelerim Seni düşünüyorum seni 26 Bir Bilsen Okuyorum Yazmış olduğun mektubu Bu belki kaçıncı bilmem İsmin mühürleniyor dudaklarıma Duvardaki bir resme bakıyorum.. Hep A...A.. diyorum Bakışları senin bakışların Gülüşü senin Özlem gideriyorum gecenin üçünde Meğer ki seni ben Ne çok seviyormuşum Ah bir bilsen Abdullah İnaler 05.04.1975 E.A.T.E 27 ESMER DEVRİMCİ KIZIM Esmer devrimci kızım Ezikliğini duydum Bu akşam Seni yitirmişliğimin Yüceliğine eriştim Bu mevsim Sende sevmişliğin Sevdim seni En kızılıyla sevilerimin Özgürlüğüm, açlığım, yarınım Her şeyim benim Seviyorum seni Esmer devrimci kızım benim. a.inaler 19.12.1977 28 |