çürümeler ...
ağır ağır düşer karanlık ruhların üstüne alıştıra alıştıra gözlerini sönecekse ışıklar yavaş yavaş sönmeli olabildiğince -sıfır noktasına daha çok var- demeli iç boşluklarda uçuşan kimyasallar bozuşmalara uğratılmalı uygun ortam yaratılmalı çürümelere zaman mekan değer manzumeleri aslına tezat ortamlara devşirilmeli bilen bilir ah ! öğrenilmiş zaten çoktan bu işin öğretileri vicdanlardan başlar ortam uyumsuzlukları insanlık yoktur ki -biz- ve -onlar- dır bütün alğı üretimleri yalnızca -biz- için dir şükür uzak iklimlerin dünya düzeni -biz-e yönelirken bütün mutluluk arayışları -onlar-a yönelir ağır ağır yok etmeler tüketme çabaları bu yola baş koymuş uzak eller uzak zamanların hazırlıkları her nasılsa -sinsi ayrışmalar- demişler emir büyük yerden demiş/almış hain eller haram katmışlar helal lokmalara haklarını yedikçe semirmişler de ölümü gösterip sıtmaya razı etmişler halkın sefilliklerine övgüler dizilmiş Rab’bin hürmetine çekmek farzdır çekeceksin -bize- bakmayın girmeyin günaha ihtişamda tasarruf olmaz denilmiş hak hukuk emek kavramları meze edilmiş zengin sofralarına günü gelmiş " en gerçeği bu " demiş birileri " islamın " " en hasıyız " demiş " müslümanın " demiş birileri de soran olmamış hiç " pardon! efendiler " " rumu, ermenisi, yahudisi " " topluca din mi değiştirdi bu beyler ! " içi başka dışı başka ruh bedenlerine derviş misali kapılır hevesle dönüşür insanlık sürülere çobanları sevdirme makamın ilahileriyle sefaletin cehalet zirveleri de aşılır birer birer mükemmel ibadetlerin göstermelik düzeyleri tavana vurmuş iken havalarda uçuşur " haram değil bunlar hakkımız " "söke söke ç/alıyoruz " naraları -ben- merkezli duaların -onlar- merkezli bedduaların ruhlarda yaygın etkileri kin ve nefret ayrışmaları bozuşmanın türlü biçimlerine dönüştükçe yavaş yavaş sistem çalışmakta kararmakta iç dünyalar tüm toplum kesimlerinde çürüme başlamakta bu gün merakım yalnızca şudur insan evlatları : -mükemmel ötesi sahte dindarlarımız iyi bilirler de- çürüdüğünde yine de yenir mi acaba sizce farzdan mı yoksa sünnetten midir daha da sefilleşmiş çürümüş insanın hakları ... istanbul / 15 aralık 2015 |
Dünyanın En Tuhaf Mahluku...
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
1947
Nazım Hikmet