Kopuş
ne kalmıştı ki
büyüdükçe küçülen bu şehirde her köşe başına pusu kurmuş hüzünden başka kim dindirebilirdi acısını can çekişen masumiyetin kim dindirebilirdi gözleri oyulmuş bu yüreğin ötanazi çığlıklarını bilmiyorum bilmiyorum bilmiyorum belki de uçmayı öğrenmeliyim sudaki köklerime dönmeliyim bu dinmeyen açlık yağmurunda sırılsıklam cehalet tamtamlarıyla sefalete sürüklenirken insanlık alkış kıyamet ah gidiyorum işte size tüm görünmeyeniyle balçığa bulanmış göğünüzü bırakarak size renk renk ölü çiçekler bırakarak ah ne aşağılıktır sizin büyüklüğünüz size büyüklüğünüzü bırakarak gidiyorum gölgemi duvara şarkımı rüzgara bıraktım ve gidiyorum ruhumu hiçliğe bırakarak sivri ağızlı mezarlar yargılasın sizi |