KEBİR
Geceye tırmanıyordu
düşlerimin demir perdesi!!! hangi güneş ısıtır doğuyla batının arasında kaybolan beni, Sabahlar olmasın diyor Bütün coğrafyaların ,farklı dilim’deki geceleri dolunay zamanları , burdan ,baksan gökyüzüne Ay dedenin yüzünün düşmüs hali nöbetini tutamadığım zifir zamanların üçü kabusların arkadaşı Beşi senle sefilleştiğim uykularımın düşmanı Karanlığın yırtıldığı ,sabaha karşı namluya sürülmemiş mermi .. olmaz ol’larım boş kovan ; yüreğimden sekti biri Biri deldi gecti Biri geçemedi,tam şuramdan gunboyu bıraktığın yaraları saymanın sarmal bulmacası gibi ,zaman şaşırıyorum hep yaralarıma ad verirken soldan sağa.. Düşümden itiliyorum Yüreğinin kayalıklarından yukardan aşağıya Çakıyorsun beynimde iade edesim var .. yerini Birde ağır sevmelerimin Kebir defterini kar etmiyor geceye biçtiğim çalıntı hikayeler Kaçak çay karasında kaçıncı boğuluşu, gözlerimin demi/n vurdu Yalnızlığın yakıcı soğukluğu soldan sağa keserken dilimi kendi hikayemin cesedinden şizofrenik kelamlar doğurdum bir satırda parçaladın yüzümün yazını gülmenin haramlığında Kar’ kapladı Sana bakan yüzümü Az biraz alçak’ça dünyaya düş’tüm yukardan aşağıya Yaşımdan asılı düşlerimin, hırçın dalgalarıyla yaşlandım bir anda.. Döküldüm sabaha karsı, kalbimde bir ağrıyla Unuttum Neydi şuramda ki yaranın adı?? Şiar |