ESİR DÜŞMÜŞKEN AŞK PAZARINDA...
Anlamsızlığın dokunuşunda saklıydı hicret akşamları:
Aksanı kayıp bir lehçenin ilk imgesinde… Kanıksamam kadar beyhude olsa da, Addedilenin çok çok ötesinde. Kimliksiz bir rabıtada gizli, pervasızlığın ümmet bildiği O telaffuzu imkânsız ve inkârsız bir reçetede Nakşeden bir iklimdi adeta. Töhmet altında bir yılgı Belki de savruk, kırpık yıldızların kayıp rotası. Adsız anlamsızlığın perde çektiği, Nahoş bir kabullenilmişken ölüm Ve zikrettiği her ismin çok ama çok gerisinde. Kayıp bir gölge kadar demli o yalıtılmışlık; İzbelerde sığınak bellediğim metruk bir sancının En kuytusunda. Adeta tekil bir alfabe yine o pervasız yalnızlık, Zinciri kırmak kadar Tahakkümperver bir var oluş… Anlık hitabetlerin, sanrı yüklü güdümü Kadar ayrık bir betimleme, nazarında hicaba Dönük gökyüzünün hüzne meyletmiş şafağında Göz kırpan üç beş kırpık yıldız. Gündönümü, yıldönümü Belki de seyri döngüye teğet yüz görümü. Yoksa aşkın izdüşümü mü de, Kerameti yığılı yürekte. Hoşnutluğun mucizevî tınısında seğirten Üç beş sefil tümce kadar yeknesak, Sükûtu hayale uğramış bir gönlün yüz sürdüğü O döngüde, kırılgan bir zihniyetin muafiyeti. Kıdemli sancıların hüküm sürdüğü, Belki de ölüme dönük yüzümün izlek bildiği: Gıyabında iz sürdüğü, Sokulgan, alabildiğine kırılgan Yine de durağan zaman zaman. Mecali yitik, aşkı rahmet bilip Hanidir kırgınlığını yok sayıp Ve eşiğinde mahremiyetin, tehir edip de Devingen ruhun eşkâline yenik düşüp. Güdümünde garbı yön bilip, Alabildiğine yüzü mihraba dönük. Hutbelere sığdırdığım fısıltılarımda yanarken Bu kor, hele ki esir düşmüşken aşk pazarına Kıyama durduğum bir şarkının ilk ve tek hecesi: Bin bir yenilgiye doyamadan yitip gitti, de ardımdan. Gafletin yüksündüğü tek bir imge saklı idi, Sadece tek bir imge: Nazire etse de adsız ahkâmlar nispet edercesine Hayra alamet idi belki de gördüğü her düş: Bir serzeniş, bir beyanat, bir yok oluş, Güdümlü bir yalnızlık sıradanlığın gölgesinde, Seğirtirken bir heceden diğerine: Sığıntı bir kelime olmaktan çok öte: Aşk sadece aşk dese de tekelinde; Arzında her bir hücresinde gizil tanıklığı evrenin: Gıybet yüklü ne çok tahakküm Ser sefil o heyula var oluş Süt liman koca bir ömür Rüzgârla savrulmuş çok öncesinde Hakkaniyet ise razı geldiğim Son bildiğim hangi kimlikte gizli kim bilir, Sanrıların gölgesinde bir tezahürat Vara yoğa biçilen değer kadar manidar. Ne ruhsuz ne nüktedan, Ne son verdiğim ne de başa erdiğim Belki bir yüklem kayıp bir cümlenin nazarında Kim ise kayıp, sırnaşık bir imge iken Teğet geçen ömre: Konuşlandığım kaçıncı cümle kim bilir, Bir ömre bedel oysa aşk İçinde saklı olsa da nice tahakküm. |
Konuşlandığım kaçıncı cümle kim bilir,
Bir ömre bedel oysa aşk
İçinde saklı olsa da nice tahakküm.
muhteşem imgelerle melodram sözcüklerin dans ettiği dizelerin sahibesini kutluyorum.