Kral Ve Soytarılar
’Onca zaman bir yalan, üçkâğıtçı bir hatıra tutup kaldırdı elimden’
Şimdi bitti gibi… Arındım haram hikâyelerden Arındım gibi… Kimliksiz, sisli sokak duraklarında, saygı duruşundan Kurtuldum gibi… Kalbimin gri serüvenlerinden, aklımın üşüten oyunlarından Yangınlar sönerken düşlerimin yatılı okulunda Buna tanık gözlerimin oynak mekanında Batarken korkunun güneşi oldu Köleliğe müptelayken sevecen ruhum İradenin şöhretsiz, özgür kalışına Şahit, ümidin doğan güneşi oldu Bir kez kuşku başlarsa içini kurt gibi kemirmeye Vahşi hayvanlar dahi, sesini kaybetmiş görkemli ölümüne karalar giyer Oysa! Hesap vermeliydi bizi vuran avcılar Deli gibi arayıp durmuştum, bu dünyadan bir çıkış kapısı Bu soytarılar hep alışkanlıktan mı güler Gamsız yalnızlıklarında nasıl gizlenir keder Taç yolda, taht hemen geliyor gibi zenginler Ha düştüm, ha düşeceğim Morarmış küflü mürekkebin dibine Et, tırnakla birlikteliği bıraktı, umursamadı çelik coğrafyalı krallar soytarılar kanlı oyuna devam etti İnanmak istemiyorum Ben miydim özüne zehir içiren yılandan hain Okuduğum hiç bir kitapta yok bu cevaplar Gidenleri düşünmek mi güzelleştiriyordu onları Nasıl da yırtıldı içimde kıymetli atlastan tablolar kral kim asıl soytarı kimdi Sol yanımda, gam gamzelerimde mevsimlerin devriye gezişi İpini koparıyor artık, yalın ayakla geciken başkaldırılar Ve artık azrail’e kapım huzurla açık Tamamen arındım aynaların sahte, hastalıklı, bencil suratlarından... |
Kalemin susmasın
___________________________________Selamlar