KAFES“Seninle konuşurken gözlerime bak; ne düşündüğünü göreyim” dedi Hâlbuki yakalanmak istemiyordum. Gözlerim yalan söylemezdi biliyorum. Yağmurcasına boşalan duygularımın arkasına saklandım Gözlerimle kalbim arasında savaş açtım Yaramaz kuş gibiydi aklım Bir oyana, bir buyana bakındım “Ne söyleyeceksen söyle; beni boşuna yorma” dedim. Gözlerinin içine dikildim Artık sorgulayandım, sorandım Biliyorum zamanında kandırılandım Dağlardan coşup gelen sel gibi çağladı Şimşekler, yıldırımlar öncesi gibi gürledi Ve umarsızca “seni böcek gibi ezerim” dedi Hâlbuki ben insandım İnsansın diye kandırıldım. Bana aydınlık çağının, karanlık köşesinden seslendiler Baskılarda, dayatmalarda umarsızca şendiler Bana hiçbir şey söyletmediler İlkelerini, kurallarını direttiler Değişmez, değiştirilemez ha dediler Esir miydim? Köle miydim? Karar veremedim Aydınlık çağda karanlığa yenildim Artık insan değil makineydim Rap Raplarla yürüyendim Tarihsel kinle, öfkeyle bilenendim Eğitimle, öğretimle beyni yıkanan bendim İnsanlık tarihinden silinendim Olsun dedi bir yanım Olmaz dedi diğer yanım Kullara kul değilsin dedi içimdeki ses Soluklandım, aldım bolca nefes Çağdı beni boğan, sıkan kafes Dayatmalarıyla sesleniyordu kara ses Yürüdüm ışığa koşarak Yıldızları, ayı, güneşi bırakarak Yaratılışın sırrınca coşarak 19.11.2015 – İzmir El Garip |