DALGIN ÖLÜ (2)
Aklımda kaldığı kadarıyla,
Bir bayram sabahı olması lazımdı. Küçük bir çocuk geldi annesiyle, Sabah ezan sesinin hemen ardından, Günün ilk ışıkları vururken kabrime. Altın sarısını andıran sarı saçları, Deniz mavisi gibi mavi gözleri vardı. Henüz beş yaşlarında gösteriyordu. Yanı başımda yatıyordu küçüğün, Büyük babası İhsan amca. Sevimli şeker gibi bir çocuktu. Şekermi ne şekeri, birazdan gösterdi, Bana nasıl bir şeker olduğunu. Mavi gözleri takıldı kabrimin üstündeki, Rengarenk açmış, çeşit çeşit kır çiçeklerine. Sarı papatya, mor menekşe, kırmızı lale, Beyaz zambaklar vardı. Öbek öbek kabarık toprağımın üzerinde. Ansızın koparıp bir demet yaptı, Kabrimin üstündeki mor menekşelerden. İster istemez feryadı koparıverdim. Gitti benim mor menekşelerim dedim. Gözlerim takıldı annesinin gözlerine. Yalvarıp yakarmak geldi o anda içimden. Hiç umursamaz bir hali vardı yaramazın. Yolup duruyordu kabrimin üstündeki, Mor menekşelerden sonra diğerlerini. Buna dur demenin zamanı gelmişti. İçimden kalkıp kulağını çekmek geldi, Görünmez bir güç engellemişti beni. Beyaz gülden sonra en sevdiğim renktir mor. Beyaz gül ve mor menekşe, ruhumu dinlendirir. Bizim küçük yaramaz döndü, Büyük babasının kabrine. Elindeki bir demet mor menekşeleri, Gömüverdi dibten, büyük babasının kabrine. Annesinin elinden aldı ibriği, Bir güzelde sulayıverdi diblerini. Yalan yok bır yandan sevindim, Bir yandanda çok kızmış ve üzülmüştüm. Çünkü İhsan amcanın kabrinin üstünde, Mor mor açan mor menekşeler yoktu. Çok uzun zaman olmuştu, kimse gelmemişti. Kabrimi ziyarete, bu çocukla annesinden başka. Onlar benim için gelmemişti buraya, Onlar yaşlı komşum İhsan amcanın misafirleriydi. (2) Bölüm sonu. Harun Mutlu CIVANOĞLU Gönen-BALIKESİR (11): Doğa ve ölüm temalarını işleyen şair. (5): Roman gibi şiir yazan şair. |